” Üç Hikaye, Bir Söz “
Güneş Doğduğunda Koşmaya Başlasanız İyi Olur.
Kıymetli okurlarım; Bazen yerinde ve zamanında anlatılan bir hikâye, fıkra veya bir söz; saatlerce konuşarak, ciltler dolusu kitap yazarak anlatmakta zorlanacağınız konuları anlatmanızı kolaylaştırabilmekte ve çok daha etkili olabilmektedir. Bugün, gündelik koşuşturmalarımızda karşılaştığımız, aceleci, hırslı oluşumuz, sevgi ve paylaşımdan yoksun oluşumuz, kin, çekememezlik, birbirimize güvensizlik hastalıklarımızı üç hikâye ile anlatmak Sonunda da, her şeye rağmen yaşamak zorunda oluşumuz üzerine ibretli bir sözü sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kavak Ağacı ile Kabak
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: -Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? -On yılda, demiş kavak. -On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. -Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak! -Doğru, demiş kavak. Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa: -Neler oluyor bana ağaç? -Ölüyorsun, demiş kavak. -Niçin? -Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.
En iyi Buğday
Her yıl yapılan ‘en iyi buğday’ yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi: -Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi. -Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? Diye sorulduğunda, -Neden olmasın, dedi çiftçi. -Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.
Geleceğini Biliyordum…
Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti, -Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma. Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı; -Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın. -Değdi, dedi, gözleri dolarak, -değdi… -Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun? -Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim içim. Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı: -Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…
Hikâyelerden Çıkarılabilecek Dersler Neler Olabilir?
1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır. Zaman, en iyi ilaçtır. Sabırlı olmak gerekir. Unutmayın ki; Mermeri delen suyun/damlanın kuvveti değil, kararlılıkla, sabırla, devamlı aynı noktaya damlamasıdır.
2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam eder. Kin, cimrilik, çekememezlik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” sözü , “Bahane”cilik toplumların geleceğine konmuş dinamittir. Sizin ailenizin mutlu, huzurlu olması yetmez. Komşunuzun evindeki huzursuzlukta döner dolaşır sizi ve ailenizi rahatsız edebilir. Unutmayalım ki; Sevgi paylaşıldıkça artar. Sıkıntılar ve üzüntülerde paylaşıldıkça azalır.
3. Ders: Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa çıkarmamak daha da önemlidir. “Geleceğini biliyordum” diyebilecek dostları olabilenlere ne mutlu. Bir Söz ‘Her sabah Afrika’da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir. Her sabah Afrika’da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır. Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur.’ (Afrika Atasözü ) Her şeye rağmen zaman öylesine hızlı akıp gidiyor ki, geçmişe dövünüp duracağımıza geleceğe bakalım. Hayat acı tatlı her anıyla yaşanması gereken uzun bir öyküye benzer. Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması, okuyucuda iz bırakması önemlidir.
İnsanın bir hedefi olması; Ona ulaşmak için, çalışmak, çabalamak, emek harcamak, güven duymak ve güvenilmek, sevmek ve paylaşmak hayata anlam katan en önemli değerlerdendir. Hayatı, hayır yarışı olarak görüp, yaşadığı her günü yüce yaratıcının bahşetmiş olduğu bir gün olarak değerlendirenler, önden giderek, arkadan gelenlere güzel izler bırakabilenlere ne mutlu…
İşte o gün bu gün sevgili dostlarım.
Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım yaşama.”Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur.”
Mayıs 2009
Mehmet Nuri Kaynar / BESAM Başkanı