Menü Kapat

Sayın Hayrettin ŞALLI

BESAM Yüksek İstişare Kurulu Başkanı'mız Sayın Hayrettin ŞALLI nın 

 

18.11.2016 Tarihinde "15 Temmuz,Demokrasi ve Milli irade" Başlıklı Dönem Açılış Programı'nda yaptığı Konuşmalarının tam metnidir: 
   

        15 Temmuz,Demokrasi ve Milli irade

 
        Gönülleriyle tarinin derinliklerine uzanan ve gözleriyle geleceğin mutlu ufuklarına bakan müslüman Türk Milletinin aziz torunları! Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler! 
 
        Bilgili toplum ve aydınlık gelecek için çalışan, güzide sivil toplum kuruluşumuz, Bilgi Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Merkezi BESAM’ın değerli yöneticileri ve fedakar üyeleri,hepinizi derin Saygı ve Sevgilerimle selamlıyorum. 
 
BESAM, her yıl sonbaharda, bir açılış proğramıyla, inancını, heyecanını, ilgisini, ilim, iman ve ahlakla kalkınma bilincinigüçlendirerek bir yıllık Çalışma Proğramının perdelerini açıyor. 
 
    Bu yılki BESAM 15 TEMMUZ  DEMOKRASİ VE MİLLİ İRADE  KONULU DÖNEM AÇILIŞ PROGRAMI vatana ve millete hayırlı olsun!
Bu proğramın adı konuşmamızın da ana başlığını teşkil edecektir. Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyetidir. Devletimiz Anayasa’ya göre yönetilir. Demokrasiyi uygulayan bir devlettir. Anayasamızda “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Milli irade, seçimlerde millet çoğunluğunun gösterdiği yoldur.  Milli irade, öyle bir değerdir ki Cumhuriyetve Demokrasilerde yönetimin temelidir.  Milli irade, Ulusça kullanılan ve hiçbir gücün etkileyemeyeceği kuvvettin adıdır. Normal olan demokrasinininin ve milli iradenin hiçbir dış etki olmaksızın kesintisiz olarak yürürlükte kalmasıdır.
 
       Ne anormaldir ki, Cihan devletleri Selçuklu ve Osmanlıların mirasçıları olan Türk Milleti’nin demokrasi ve iradesi  tehditle, zorbalıkla, ihtilalerle kesintiye uğratılmıştır. 1960İhtilali, !971 Silahlı Kuvvetler Muhtırası, 1980 İhtilali, 1997 E Muhtırası. Ve nihayet, en zalim, en korkunç ve en kanlısı 15 Temmuz 2016 FETÖ İhtilal Teşebbüsü. Bunları unutmak veaffetmek mümkün değildir. Burada İhtilale katılmayan kahraman askerlerimizin, kahraman polislerimizin, Çanakkele Şehitlerinin torunları olan Yüce ve kahraman Milletimizin büyük fedakarlıkları unutulamaz. Bütün bu fedakarlıkları yöneten ve arkasında duran Sayın Cumhurbaşkanımızın başarısı ise dünyaya ders olmuştur. Hepiniz birden kahramanlar, şehitler ve gaziler olarak tarihe geçtiniz. Allah’ın rahmeti, merhameti, affı  ve Selamı üzerinize olsun! Muhteşem gazanız mübarek olsun! 
Özellikle;
 
15 TEMMUZ ŞEHİTLERİNE SELAM OLSUN
Selam Olsun Tanka Karşı Dimdik Duran Kahramanlara
Selam Olsun Nene Hatunlara, Şerife Bacılara 
Selam Olsun Ak Sakallı Yiğit Delikanlılara
Selam Olsun Ölüme Meydan Okuyan Tüm Canlara
Ve Selam Olsun Kefenim Sırtımda Diyen Başkomutanlara
 
Helal Olsun Bu Yiğitleri Doğuran Eli Öpülesi Analara
Helal Olsun Çanakkale Ruhunu Yaşatanlara
Helal Olsun Darbeye Darbe Yapan Korkusuzlara 
Helal Olsun Meydanları Dolduran Güzel İnsanlara
Ve Helal Olsun Gövdesini Kurşuna Siper Eden Yürekli Adamlara
 
Yazıklar Olsun Tiyatro Diye Dalga Geçen Dalkavuklara
Yazıklar Olsun Darbeye Sevinen Kanı Bozuklara
Yazıklar Olsun Vatan Elden Giderken Kaygısızlara 
Yazıklar Olsun Varlığımıza Diş Bileyen Namussuzlara
Ve Hakkımız Haram Olsun Kendi Milletine Silah Sıkan Soysuzl 
 
       Aziz Dost ve Kardeşlerim,
 
       İşte bu  FETÖ’nün planlı bir darbe teşebbüsüdür. Peki yandaşları ve yardımcıları kimlerdi?  Faşist ruhlu Batı’lıların, dost görünüp arkadan vuran zalimlerin, Vatanımızı, devletimizi, milletimizi, yok etmek için sinsice içimizde hainler yetiştirerek hazırladıkları insanlık dışı, bir planların uygulanmasıdır.
 
        Esasen, 1960 İhtilalinden başlayıp 15 Temmuz 2016 FETÖ İhtilal Teşebbüsüne kadar yapılmış bütün zalim ve hain ihtilalteşebbüslerinin hepsi Hristiyan veya Yahudi kaynaklıdır. Bu tezimi tarihi olaylara ve güncel bilgilere dayandırıyorum. Bütün dünyada Ansiklopedilere, kitaplara, internet sitelerine bakınız bu bilgilere ulaşabilirsiniz.
 
         Hristiyanlarla ilgili iki tarihi bigi özeti vereyim. Birincisi,1096-1272 tarihleri arasında yapılan Haçlı Seferleri.Dikkat ediniz 1071 tarihinde Sultan Alparslan’ın Malazgirt Meydan Savaşinda Roma İmp. Romen DİYOJEN’i yenmesinden ve Türklerin Anadoluya yerleşmeleri sırasında başlatılıyor. Papanın talebi ve vaatleri üzerine Avrupalı katolik Hristiyanların yönlendirilmesiyle, Kudüs, Antakya ve İskenderiyye gibi yerleri müslümanların elinden almak, Başta Kudüste olmak üzere hristiyan Devletler Kurmak için başlatılmıştır. Bunların önemlileri 8 tanedir. 4ü Anadolu üzerinden, 4ü deniz üzerinden yapılmıştır. Dini, siyasi ve ekonomik sebepleri vardır. Sonuç olarak Haçli savaşlarında Müslümanlar galip gelmiş ve Hristiyanlar mağlup olmuştur. Kilise büyük itibar kaybetmiştir. Bu ve benzeri mağlubiyetlerin intikamını alma çalışmaları halen devam etmektedir.
 
    

     Hristiyanlarla ilgili ikinci örneği veriyorum. Fener Rum Patriği 5. Grigoryus’un Osmanlı devletine ihaneti. İDAM EDİLEN PATRİĞİN RUS ÇAR'I ALEKSANDIR’AMEKTUBU
    Osmanlı Devletinde Rus sefiri (büyük elçisi) olarak uzun seneler çalışan İgnatiyef, isyana elebaşılık etmek ve casusluk suçlarından 1821 de Fener Patrikhânesi'nin kapısında asılan, Patrik Gregorius'un, Rus Çarı Aleksandr'a yazdığı mektuba hâtırâlarında şöyle:
    – "Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak  mümkün değildir. Çünkü Türk'ler, çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i nefis sahibidirler. Bu hasletleri de, dinlerine bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden, an'anelerinin kuvvetinden, padişahlarına, kumandanlarına, büyüklerine itaat duygularından gelmektedir. Türk'ler zekidirler ve kendilerini müspet yolda sevk ü idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar.
    Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da an'anelerine olan merbutiyetten (bağlılıktan), ahlaklarının salâbetinden (kuvvetinden) gelmektedir. 
    Türk'ler'de evvela itaat duygusunu kırmak ve manevî rabıtalarını (bağlarını) kesretmek (parçalamak), dinî metanetlerini zaafa uğratmak icap eder. Bunun da en kısa yolu, an'ânât-ı milliye ve mâneviyelerine uymayan haricî fikirler ve hareketlere onları alıştırmaktır.
    Türk'ler, haricî muaveneti (dış yardımı) reddederler, haysiyet hisleri buna manidir. Velev ki, muvakkat bir zaman için zahirî kuvvet ve kudret verse de, Türk'ler'i harici muavenete alıştırmalıdır.
    Maneviyatları sarsıldığı gün, Türk'ler'i kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve zahiren hâkim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddî vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir. Bu sebeple, Osmanlı Devleti'ni tasfiye için, mücerred olarak harp meydanındaki zaferler kâfi değildir. Ve hatta sadece bu yolda yürümek Türk'ler'in haysiyet ve vakarını tahrik edeceğinden, hakikatlere nüfuz edebilmelerine sebep olabilir.
        Yapılacak olan, Türk'ler'e bir şey hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribi tamamlamaktır!" 1)
     Gregorius yaptığı casusluklar açığa çıkmış ve idam edilmiştir. Vasiyetinde ise ;
"Bizans kartalı havalanacak; ayin tamamlanacak ve Türkler İstanbul'dan kovulacaktır. Bu gerçekleşinceye dek bu kapı kapalı kalacaktır" demiştir.
Yunanistan’ın büyük idealinin nerelerde pişirildiği anlaşılıyor.
 
       Yahudi düşmanlığına gelince, Yahudiler Müslümanlık geldiği zaman kıskanıp düşman olmuşlar ve tarih boyunca önce sinsi sinsi sonra açıktan müslümanlara saldırmaya başlamışlardır. 1948 Filistin topraklarında Yahudi devletini kurarak Amerika ve dünya masonları desteğiyle müslüman katletmekte ve müslüman devletlerin  aleyhinde çeşitli entrikalar çevirerek İslam düşmanlıklarına devam etmektedirler. Türkiye’de yapılan bütün ihtilallerde parmakları vardır. Bir iş adamı arkadaşım Amerika seyahatini anlatırken dedi ki, “Bir türk rehberimiz vardı. Bizi bir Yahudi düşünce kuruluşuna da götürdü. Gezerken, 1960 ihtilalinin kararı işte bu odada alındı, dedi. Şok olduk.” En son FETÖ İhtilal Teşebbüsünün  üst akıl dedikleri proje babaları da Yahudiler olmalı. Yahudilerin Amerikan istihbaratıyla ve bazı mason devlet adamlarıyla kolkola olduklarını da eklemeliyim. Yahudinin Türk Milletinin ve devletinin zararına olan çalışmaları kitaplar dolusudur. Yahudi para politikalarıyla, teknolojisiyle, siyasi çalışmalarıyla artık süper güçleri etkileyerek  ARZ-I MEVUD İdealini gerçekleştirme yolunda adımlar atıyor.
        Süper güçlere gelince, kendi menfeatleri için, dünya ile birlikte kurup yaşattıkları Birleşmiş Milletler’i kendilerinin dışındaki bütün insanlığı hiçe sayarak, glabolizm modasını da kullanarak, emperyalist çalışmalarına devam ediyorlar. Bunların yanlış kararları, emperyalist uygulamaları sonucunda haksız savaşlar, adaletsiz yönetimler, dünyanın küremizin ısınması, gıdanın, ilacın, uyuşturucunun ve silahın trafiği insanlığın geleceğini karartıyor. Hani Irak’a girme sebebi demokrasi ve dünya barışına hizmet içindi. İslam düşmanlığı, Petrol ve dünya hakimiyeti için girdikleri anlaşıldı. Suriye olayları süper güçlerin ve kullandıkları terörist grupların elinde, tarihinin en büyük zulmünü yaşıyor.
Peki etrafımızı saran bu karanlıklardan nasıl aydınlığa çıkabiliriz? Önce umumi bir cevap vere yim. Kur’anımıza göre ümit kesmek haramdır. Bir alim de diyorki: “ Kainatin bütün karanlıklarını toplasanız bir mum ışığını bile söndüremez.” Yukarıda değindik, Fener Patriği, atalarımızın vasıflarını nasıl sayıyor. İşte onların dini ve milli kültürüne döneceğiz. Kendimizi ilim ışıgında çağın gerektirdiği gibi yetiştireceğiz .Onlar gibi  birlik olacağız. 
“Girmeden tefrika, birmillete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.
 
         Vazgeçilmez değerlerimize sahip çıkacağız. Buyuk Millet ve büyük  devlet olma vasfımızı koruyup geliştireceğiz. Şehitlerimizden ilham alacağız.  Çanakkale Şehitleri, İstiklal Savaşı şehitleri, 15 Temmuz Şehitleri hangi duyguları taşıyorsa, biz de o duyguları taşıyacağız. Onların emanetlerini koruyacağız.
 
         Türk şehitliğinin bulunduğu ülkeleri sayıyorum size;Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Filistin, Güney Kore, Hindistan, Irak, İngiltere, İran, İsrail, İtalya, Japonya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Letonya, Libya, Lübnan, Macaristan, Malta, Mısır, Myanmar, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Suriye, Suudi Arabistan, Ukrayna, Ürdün ve Yunanistan. Bir de Türkiye Şehitlerini iyice inceleyerek  öğrenelim. Her ilde kaçar şehidimiz var, insanı hayrette bırakır. Bu kadar şehit dünyanın kaç milletine nasip olmuş, düşünerek yeni şuurlara ereceğiz.Vatanımızın milletimizin kıymetini anlayıp onlara sarılacğız.
 
“Enbiya yurdu bu toprak, şüheda burcu bu yer. Bir yıkık türbesinin üstüne mevle titrer.
Dışı baştanbaşa bir nesl-i kerimin yadı, içi boydan başa milyonla şehid ecsadı.” MAE
İmanımıza sarılacağız.
“İmandır o cevher ki, ilahi ne büyüktur. İmansız olan yürek sinede yüktür.”
Bizi yaşatan atalarımızın, ilme, imana, ahlaka düşkünlüğü, kutsal değerlerimiz için savaşması değil midir? Onlar olmasaydı bu vatan elimizde kalır mıydı?
 
     Bizim ecdadımız kur’an-ı Kerimin övgüsüne  mazhar olmuşşanlı bir millettir, ilgili ayetin mealini okuyorum:
”Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Maide S. 54)
 
      Arap Milleti, Pers Milleti, Türk Milleti, bu ayetin tefsirlerinde İslam’a en çok hizmet eden milletler olarak zikredilmektedir.Biz de atalarımız gibi yaparsak ayakta durabiliriz. 
İki kitabımız var birisi Kur’an-ı Kerim, başımızın üstünde  mukaddes mi mukaddes, ikinci kitap Kainat kitabı ayağımızın altında önemli mi önemli. Din kitabimiz Kur’an’ı Kerim’iokuyup öğrenip uygulayacağız. Kainat kitabını da inceleyip öğrenip uygulayacağız. İşte o zaman dünyanın en aydın, en ileri ve en kalkınmış ülkesi olacağız. Sonuç olarak Alah’ın inayet ve merhametiyle iki cihanda, yani dünya ve ahirette mutlu olacağız.
 
          Büyük Türk Milleti’nin tarih boyunca çektiği çileleri anlatan, Allah ve Peygamber sevgisini, takip edeceğimiz yolu, etkili edebiyatıyla vurgulayan rahmetli, üstad Necip Fazıl Kısakürek’in meşhur SAKARYA TÜRKÜSÜ ile  sözlerimi bitirmek istiyorum.
 

SAKARYA TÜRKÜSÜ

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
 
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
 
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
 
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
 
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
 
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..
 
Necip Fazıl KISAKÜREK
 
                                               BESAM, 18 Kasım 2016, Hayrettin ŞALLI
 
 
 
 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir