OLMAK YA DA OLMAMAK
Yine geç kaldınız.Bunu hep yapıyorsunuz.Siz hiç çalışmıyorsunuz.Neden herkes sizinle görüşüyor.Tüm çalışanlar sizinle ilgileniyor… Cümleleriyle başladı her şey, ardı ardına saydığı sert sözcükler karşısında şaşkın bir şekilde kalakaldım. Geçici diyordum bu durumlara zamanla geçer.Bunların bana karşı yapılmış hakaretler olabileceğine ihtimal bile vermiyordum.Yöneticilerim,çalışma arkadaşlarım ve çevrem tarafından sevilen, sayılan,takdir gören bir kişiydim.
Süreç benim açımdan oldukça zorlayıcıydı; çalıştığım kurumda aylardır yok sayılıyor, sözlü ve yazılı görüşme taleplerinin yöneticim tarafından yanıtlanmıyordu ve hatta yapabileceğim bir şey yok bir üst makama gidin diyordu.
Artık benden hiçbir iş beklenmiyor,çalışma alanımdaki görevlerim elimden alınmış adeta yalnızlaştırılmış işsizleştirilmiştim .İlk başlarda çok hoşuma giden bu durum zamanla ağır gelmeye başlamıştı.Her zamanki gibi sabah işime geliyor akşama kadar hiçbir iş yapmadan kimseyle görüştürülmeden akşam evime dönüyordumYöneticimle artık sabahtan akşama kadar konuşur olmuştum bu duruma bi son vermesi gerektiğini söylüyor adeta yalvarıyordum.Bu durumun hem kendisine ,hem bana ve aileme ,hemde kuruma zarar verdiğini söylüyordum. Ama nafile kaba davranışını fark etmeyecek kadar objektifliğini yitirmiş durumdaydı.
Zaman ilerledikçe henüz psikolojik yıldırmanın ilk evrelerini yaşamam hasebiyle çok bişey hissetmeme rağmen, belli aralıklarla bana yöneltilen sistemli tacizlerin etkisiyle normal yaşamdan sorunlu yaşama ulaşan yol ayrımına vardığım evredeydim.
Üsy düzey yöneticilerimle görüşme için başvuru girişimlerinde bulunuyor, bekliyor, gelecek tepkilere göre pozisyon almaya gayret gösteriyordum. Uzun zaman bu bölgede yönetici yardımcılığı görevini üstlenmiş ve başarı göstermiş birisiydim.Kurumumda yönetici yardımcılığına getirildiğimde kurum çok zor şartlarda yaşam mücadelesi verirken çalışmalarımız meyvesini kısa zamanda vermiş ve başarımız gözle görünür bir şekilde artmıştı.Bu durum hem kurum yöneticimizin hemde üst düzey yöneticilerimizin dikkatini çekmiş olacakki çeşitli vesilelerle onurlandırıldık.
Almış olduğumuz parlak eğitimler meyvesini bir bir veriyordu.Zamanla çeşitli kurumlarda görev yapmış ve şimdi de çalıştığım kurumda saygın pozisyonda bulunan bir yöneticiydim. Çevremde her tür insanla anlaşabilen çalışabilen birisi olarak biliniyordum.
Kuruma yeni bir yönetici ataması yapılmış ve bu yöneticim benim bu durumlarımdan hoşnut değildi.İlk başlarda şakayla karışık bu hoşnutsuzluğunu dile getirmişti.
Sistemli, sürekli ve kasıtlı bir yok sayma politikası karşısında, mobbing mağduru olarak çareler arar duruma gelmiştim.Bu süreçte kendime yardımı dokunabilecek yeni ilişkiler geliştiriyor, yeni beklentiler içine girmenin kaçınılmaz çemberine de girmiştim.Yardıma ihtiyacım vardı ve artık merkezde durmuş ve etrafındakilerin bana kayıtsız kalmalarını seyrediyordum.Çalışma arkadaşlarım bana değmeyen yılan bin yaşasın politikasıyla uzak duruyorlardı.Bense susma sustukça sıra size gelecek diyordum .
Ben hala üst düzey yöneticilerimin bu durumun farkına varmalarını ve çözüm üretmelerini bekliyordum.Meğerse kurumların dışarıya karşı sorunsuz gözükmeleri gerekiyormuş.Yanan ateşin üstünü örtme çabası içerisine girmeye başlamışlardı.
Artık hal ve hareketlerimi,duygu ve düşüncelerimi bile kontrol edemez duruma gelmiştim.Benim benmerkezci kişilik özelliğim, mobbing sürecinde psikolojik yardım almamı her ne kadar geciktirsede artık bu zorunlu hale gelmişti.
Bense tüm bu süreçte psikolojik yardımı kabul etmeyip işlerin sadece hukuki yoldan çözülebileceğine inanmaktaydım.Daha sonra ise kendi elimle kendim giderek daralan bir ateş çemberinden kurtulma yollarınıu psikolojik tedavide aramaya başladım.
Peki ben bu durumdan nasıl kurtulacaktım?
Ben bu durumdan kurtulmakmı istiyordum,yoksa bu duruma alışmış bu durumla mı yaşamaya devam etmek istiyordum bunu bende bilmiyordum. Şaşkın bi haldeydim,sürekli ilgi ve destek beklentisinin, şişirilmiş egoyla daha da güçlendiği, beklentilerimin giderilmediğini gördüğüm anda en önemli unsuru yok etmiş, yani iletişimi kesmiş, bana objektif biçimde yardım etmeye çalışan kişilerede karşı tavır alarak yalnızlığımı bir o kadar büyütmüştüm. Durumun yarattığı psikosomatik etkilerin sağlığımı tehdit eder hale gelmesi, haklılığımın, mağduriyetimin büyüklüğünü daha da dramatize etmeme yol açıyor ve “kimse tarafından anlaşılmıyorum” duygusu içinde yaşamaya devam ediyordum.
Öyle bir hale gelmiştimki empatik iletişim kurmaya çalışanlara bile güvenemiyordum.Kurban sendromundan uzaklaşamıyor, planlarını yapamıyor, ulaşmak istediğim hedefi belirleyemiyor ve önüme çıkabilecek engelleri verilerle ve mantıklı risk analizleri yaparak değerlendirmeye hazır olamıyor, mücadele sürecinin en önemli aşamalarını boşa harcıyordum.
Burada mobbing’le mücadele desteğinin işe yaramasını bile bekleyemiyordum.Bana yardımcı olmaya çalışanlara bile şüpheci gözlerle bakıyordum.Mobbing sürecinden kurtulma başarısı ancak benim isteğimle ve desteğimle olabilecektir.
Yalnızlık, öfke nöbetleri, ağlama krizleriyle boğuşurken hayattaki başka fırsatların kaçmasını sadece seyrediyordum.Alanımda daha başarılı olacak kapasitedeyken , bir anda bir hiç oluvermiştim.
Aslında hayat bana yöneltilen psikolojik tacizden ibaret değil di!..Mobbing yaşadığım kurumumun dışında yemekler yenen, keyifli kahveler içilen dostlar, arkadaşlar, eşimve çocuklarım, okunacak kitaplar, izlenecek filmler, gezilecek görülecek yerler ve daha nice güzelliklerle doluydu.
Şimdilerde daha iyi anlıyorum elbette hayatı tüm doluluğuyla yaşamaya devam edeceğim.Tabiki de hukuki mücadele de şart. Mücadelemizi yapacağız,yaşadıklarımızı utanmadan sıkılmadan paylaşacağız. Bu bilinçle hayatı atlamadan, psikolojik yıldırmanın esiri olmadan, sosyalliğimizi bozmadan, sonuna kadar her alanda mücadele edeceğiz.İnsanı güçlü kılan tek şey İŞTE BU YAŞAMA SEVİNCİ.
Erhan SARICA
Ocak 2011