Menü Kapat

Okul Öncesi Eğitim Çocuk İçin Önemi

 Okul Öncesi Eğitim Çocuk İçin Neden Önemlidir?

Eğitimci- Yazar: Murat CAN

        Erken çocukluk dönemi çocuğun gelişiminde, kişiliğinin oturmasında, sağlıklı bir birey olarak yetişmesinde temel yapı taşlarının atıldığı kritik bir dönemdir. Çocuk okula başladığında gelişiminin büyük bir kısmı tamamlamış oluyor ve eğitim için çok geç. oluyor

       Eğitim, doğumla başlayıp hayat boyu devam eden bir süreçtir. Hayat boyu sürecek öğrenmenin temelleri ise ilk altı yaşta , yani erken çocukluk döneminde atılıyor. Bu dönemde çocuklara iyi eğitim verilmesi ve olumlu çevre şartları sunulması çocuğun fiziksel gelişimi, zihinsel gelişimi, dil gelişimi. duygusal, sosyal gelişimini desteklemede çok önemli rol oynar.

   
      Erken çocukluk eğitimi ilk olarak ailede başlar. Aileden sonra, okul öncesi eğitim kurumları çocuğu toplumsal yaşama hazırlamada aileyi desteklemektedir. Okul öncesi eğitim kurumları, çalışan anne babaya destek olup çocuk bakıcılığı yapılan  bir yer değil; çocukların fiziksel, sosyal, duygusal ve bilimsel gelişimlerini en sağlıklı şekilde geçirmesini, onlara gelecek eğitim basamaklarına hazırlamayı, kendini ifade eden, yaratıcı yönlerini ve becerilerini ortaya koyan sosyal bir birey olarak yetişmesini ve aileyi okul öncesi eğitimi konusunda bilgilendirmeyi amaçlayan eğitim kurumlarıdır.
      UNICEF, okulöncesi eğitim kurumlarını “yaşama en iyi başlangıç” yeri olarak görüyor ve çocuklar için yaşamsal önemde olan bu dönemeçte , onlara eşit haklar verilmesi gerektiğini söylüyor.
      Türkiye de okulöncesi eğitime baktığımızda  0-3 yaşlarındaki çocukların çok küçük bir bölümü örgün gündüz bakım veya kreş hizmetlerinden yararlanırken, bugün 4-5 yaşlarındaki çocukların yarıya yakını okul öncesi eğitime katılmaktadır. Okul öncesi eğitime katılım, en başta Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen hizmetlerin yaygınlaşmasıyla son on yılda beş kat artmıştır. Bakanlığın örgün eğitim istatistiklerine göre 2011-2012 ders yılında okul öncesi eğitime katılım 3-5 yaş grubu için %30,87, 4-5 yaş grubu için %44,04 ve 5 yaşındakiler için de %65,69’dur. Okul öncesi eğitime katılımda erkek çocuklar kız çocuklardan biraz daha öndedir: 3-5 yaş grubu söz konusu olduğunda net okullaşma oranı erkek çocuklar için %31,23, kız çocuklar için %30,49’dur. 5 yaşındakilerde erkek çocukların okullaşma oranı %66,20, kız çocukların ise %65,16’dır. Okul öncesi eğitimdeki 1,17 milyon çocuğun yaklaşık %90’ı devlet okullarındadır ve bu kapsamdaki her beş çocuktan dördü ilkokullara bağlı okul öncesi sınıflara devam etmektedir.
 
      Dünya Bankası, 2011 yılında yayınlanan “Türkiye’de Temel Eğitimde Kalitenin ve Hakkaniyetin Artırılması: Görevler ve Seçenekler” (http://go.worldbank.org/MM9KG62GG0) başlıklı politika notunda şöyle demektedir: “Türkiye’de ilkokul öncesi eğitimde kapsam, Bulgaristan veya Belarus gibi kişi başına GSYH’si benzer düzeylerde olan ülkelere kıyasla henüz dardır…Bu sorun, farklı sosyoekonomik kesimlere mensup çocukların erişiminde görülen keskin farklılıklar nedeniyle daha da pekişmektedir: en yoksul durumdaki aileler en varlıklı olanlara göre ortalama dört fazla çocuğa sahip olmakla birlikte, varlıklı gruptaki ailelerin en azından bir çocuğunun anaokuluna gitme şansı diğerlerine göre 60 kat daha fazladır (Aran et al., 2009)…” Aynı notta, okullaşma oranlarında bölgeler arasındaki önemli eşitsizliklere de dikkat çekilmektedir. Bakanlığın %100 okullaşma hamlesini yeterince tesisin bulunduğu ve okullaşmanın zaten yüksek düzeylerde olduğu illerden başlatması mevcut durumu daha da ağırlaştırmıştır. Uç bir örnek vermek gerekirse, Milli Eğitim Bakanlığı 2011-2012 ders yılı örgün eğitim istatistiklerine göre 4-5 yaş grubunda okul öncesi okullaşma oranı Güneydoğu’daki Hakkari ilinde yalnızca %20,91 iken Karadeniz bölgesindeki Amasya ilinde %80,52'dir. Dünya Bankası’nın 2012-2015 dönemi Türkiye Ülke Ortaklık Stratejisi, erken dönem çocuk eğitiminde kalite ve kapsamın geliştirilmesi gerekliliğine değinmektedir..
 
     Yurtiçi ve yurtdışında yapılan araştırmalar erken yaşların çocuğun; zeka, kişilik ve sosyal gelişiminde kritik bir dönem olduğunu ve bu yaşlardaki ihmalin sonraki dönemleri de etkilediğini vurgulamaktadır. Çocuğun ihtiyaçlarının bu dönemde gerektiği gibi karşılanmaması durumunda, çocuğun gelecekteki hayatında davranış problemlerine, zihinsel ve fiziksel geriliğe neden olabilir. Dilin edinimi ve gelişimi konusunda çalışan dil bilimciler de özellikle okul öncesi yılların dilin kazanılması bakımından çok önemli olduğu vurgulamaktadır. ‘Cömert’ ilköğretim 2. ve 5. sınıf öğrencilerinin Türkçe okuma-anlama başarılarını tespit ederek, okulöncesi eğitime giden ve gitmeyen öğrencilerin Türkçe okuma-anlama başarılarındaki farkları ortaya çıkarmıştır. Buna göre, her iki sınıfta da okulöncesi eğitimden geçmiş öğrencilerin anlamlı düzeyde başarılı oldukları ortaya çıkmıştır.
 
      Erken çocukluk eğitimi beynin gelişimi için de çok kritik bir dönem. Araştırmalar beyin gelişiminin en önemli kısmının ilk 6 yıl içinde gerçekleştiğini göstermektedir. 3-6 yaş nöronlar arasındaki bağlantıların en üst seviyede gerçekleştiği dönemdir. Bir bebek 3 yaşına geldiğinde, beyninin fiziksel büyümesinin % 90'ı tamamlanmıştır. Çocukluk tecrübeleri beynin çalışan devrelerinde hangi hücrelerin kullanılacağında belirgindir. Çocukluk döneminin geçtiği yaşam ve çevre koşulları beyin işlevselliğini olumlu veya olumsuz etkilediği, oyun oynamayan ve çok az dokunulan çocuklarda beyin gelişiminin akranlarından %20-30 daha az olduğu kanıtlanmıştır (Nash). Bu yüzden çocuklara erken yaşlarda karmaşık algılama ve fiziksel deneyimler için fırsatlar sunmak, ileriki yaşlardaki değişik öğrenme becerilerinin gelişimine olumlu yönde etki eder. Hatta böyle olanakların sağlanması erken beslenme bozukluklarına bağlı eksiklikleri telafi edebilir ya da en azından bir kısmını giderebilir (Bekman).
 
     Kısacası, çocuğun okula başladığında gelişiminin büyük bir kısmı tamamlanmış, zihinsel-dil yetenekleri, davranışları, duygusal ve fiziksel özellikleri şekillenmiş oluyor. Örgün eğitim yaşının çocuğun öğrenme ihtiyaçlarına eğilmek için geç olması, okulöncesi eğitimin yaygınlaşmasının gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor (Bekman, 1999). Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) “ 7 çok geç” ve UNICEF işbirliğiyle “ 5 Yaşında Anaokulana” kampanyasını başlatarak toplumu bu konuda bilinçlendirmiştir. AÇEV okulöncesi eğitim kurumlarının çocuğun gelişimdeki önemini yaptığı araştırmayla da kanıtlamaktadır.
AÇEV kurucularından Prof. Sevda Bekman, Prof. Diane Sunar, Prof. Çiğdem Kağıtçıbaşı 22 yıl süren "Erken Müdahalenin Erişkinlikte Süren Etkileri" konu araştırmalarına 1982 de başlamışlardır. Dünyada erken çocukluk eğitiminin etkisini böylesi uzun süreli inceleyen ikinci araştırmadır. İstanbul’un çoğu gecekondu semtlerindeki anne ve 3-5 yaşındaki çocuklarına eğitim verilmesinin ardından bunun etkileri önce 1992 sonra da 2004’te ölçülmüş ve araştırma eğitim amaçlı anaokullarına giden çocukların, gündüz bakımevlerine giden ve evde bakılan çocuklara göre daha iyi performans gösterdiklerini ortaya koymuştur.
     Prof. Çiğdem Kağıtcıbaşı  gençler üzerinde takip araştırmasını yapmış ve “Evde ya da kurumda okul öncesi eğitimden yararlanan çocukların, böyle bir eğitim almayanlara kıyasla daha uzun süreli okuduğunu, daha çoğunun üniversiteye gittiğini, daha yüksek statülü işlerle çalıştığını, çağdaş, sosyal ve ekonomik yaşama katılımlarının daha yüksek olduğunu” açıklamıştır.
 
     Okulöncesi eğitimin çocuğun gelişimindeki etkisi üzerine yapılan araştırmalar erken çocukluk eğitiminin olumlu etkisini kanıtlamaktadır. Erken çocukluk eğitimi sadece çocuğa değil, aileye, topluma ve ekonomiye yüksek gelir sağlayan, fakat maliyeti küçük yatırımlardır. AÇEV nitelikli ve etkili bir erken çocukluk eğitiminin Türkiye’ye katkılarını şöyle sıralıyor
 
      Çocukların uzun vadede daha üretken, daha yaratıcı, sorun çözmede daha yetkin olmalarını sağlar.
      Dilsel, zihinsel, fiziksel, sosyal ve duygusal açıdan gelişmiş çocuklar okula hazır olurlar ve daha rahat uyum sağlarlar.Böylelikle ilköğretim kalitesi yükselir.
      Okula hazır çocukların sınıfta kalma ve okulu terk etme oranları düşer, bu da maliyetleri azaltır.
      Toplumdaki vasıflı çalışan sayısı artar, yükselen üretim ekonomik yarar getirir.
      Toplumda suç oranları düşer.
      Sosyo-ekonomik ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin etkisi hafifler.
      Kadınların işgücüne katılımlarını, ayrıca çalışma verimliliklerini artırır.
      Sağlıklı ve iyi beslenen çocukların ölüm oranları düşer.
      Köyden kente göçün getirdiği sorunların çözümünde katkıda bulunur.
 
      Özetle; erken çocukluk dönemi çocuğun gelişiminde, kişiliğinin oturmasında, sağlıklı bir birey olarak yetişmesinde temel yapı taşlarının atıldığı kritik bir dönemdir. Bu nedenle okulöncesi eğitime gereken önem verilmeli ve her çocuğun bu hizmetten faydalanması için herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır
 
Her çocuğun okulöncesi eğitim alması dileğiyle,
    Mart . 2015
 
Kaynak:
* Bekman, S. A fair Chance: An evaluation of the mother-child education program. İstanbul, MOCEF
* Bekman, S. 7 ÇOK GEÇ! Erken çocukluk eğitiminin önemi üzerine düşünceler ve öneriler. İstanbul, AÇEV
* Unıcef
*Cömert, D. Okul Öncesi Eğitim Programlarında Uygulanan Türkçe Dil Faaliyetlerinin İlköğretim Türkçe Dersi Okuma-Anlamaya etkisi
* Kağıtçıbaşı Ç., Sunar, D., Bekman, S., Cemalcilar, Z. (2005). Erken Müdahalenin Erişkinlikte Süren Etkileri. İstanbul, AÇEV
* Kaytaz, M. (2005). Türkiye'de Okulöncesi EğitimininFayda-Maliyet Analizi. İstanbul, AÇEV
* Nash, M. ). Fertile Minds. Time, February 3 54.
* Oktay A-Aktan Kerem E). Okul Öncesi Dönem Çocuklarına Yönelik Okumaya Hazırlık Programı.
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir