“İslam Alemi Neden Geri Kalmıştır ?”
Kurtuluşun Yolu Nedir?
– Yahudiler Neden Bu Kadar Güçlüler? –
” …Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi var, Kuzey ve Güney Amerika’da yedi milyon, Asya’da beş milyon, Avrupa’da iki milyon ve Afrika’da 100,000 kişi. Yani, Tek bir Yahudi’ye 100 Müslüman düşmektedir. Buna rağmen Yahudiler tüm Müslümanların toplamından yüz kez daha güçlüdürler. Nedenini hiç merak ettiniz mi?
İslam Âlemi’nin içinde bulunduğu bugünkü zillet durumundan kurtuluşunun yolunu çok uzaklarda aramayalım: Pakistan’da 1000 kişiye 23 günlük gazete düşerken bu sayı Singapur’da 360dır.İngiltere’de her 1000 stant için 2000 çeşit kitap bulunurken, Mısır’da kitap çeşidi 20 dır. İslam Konferansı Örgütü’nün ( OIC ) 57 üyesi ülkelerin tümünde 500 adet üniversite bulunmaktadır ve üniversite başına üç milyon Müslüman düşmektedir. Sadece ABD’de 5758 üniversite vardır. 2004 yılında Shanghai Jiao Tong Üniversitesi “Dünya Üniversitelerinin Akademik Değer Listesi” hazırlamış ve ilginçtir ki Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerin hiç birinden ilk 500 e giren üniversite yoktur. Son 105 yılda 14 milyon Yahudi bilim dalında 100’ün üzerinde Nobel ödülü kazanırken, 1,4 milyar İslam Âleminden yalnızca üç Müslüman Nobel kazandı…”
Medeniyetler İnişli Çıkışlıdır İbn-i Haldun, Mukaddime adlı eserinde İnsanlık Tarihinin dönemlerinin “Suyun suya benzemesi gibi birbirine benzediğini” söyler. Yine aynı eserinde, Medeniyetlerin, Devletlerin tıpkı insanlar gibi ; “Doğup, büyüyüp, gelişip, yaşlanarak öldüğü”nden bahseder. Bu doğal bir süreçtir.
Haçlı Seferleri nasıl başta Anadolu Türkleri olmak üzere tüm Doğu milletlerini silkeleyerek, Meğer biz bunlar/Batılılar için “Öteki”ymişiz dedirtmiş, bunun görülmesine neden olmuştur. İşte bu “sizin şer sandığınızda hayır vardır” gerçeğinin tecellisiyle tüm bölge insanı bir daha benzer bir durumla karşılaşmamak için seferber olarak, birleşmiş, kardeş kavgalarını bir tarafa bırakmıştır. Hemen Haçlı Seferlerini müteakip eğitim ve kültür alanlarında çalışmalarını hızlandırmıştır. Bunun sonucunda medeniyetimiz sıçrama yaparak, bilimde, sanatta, mimaride İNSANLIK MEDENİYETİNE altın harflerle yazılmış, yüzlerce icat ve sanat eseri kazandırmışız. Osmanlı İmparatorluğu üç kıtaya yayılmış, bütün Avrupa’yı kontrol altına almıştır. Geniş bir coğrafyada farklı milletleri, (son yüzyılını dağılma süreci olarak, saymazsak) tam beş yüzyıl bir arada tutmuştur. Daha sonra biz zevki sefaya düşmüş, tembellik yapmaya başlamışız. Bu seferde onlar “bir şeyler yapmak gerekiyor” diyerek, kendilerini sorgulamışlardır. Ardından Rönesans, siyasi ayaklanma ve karışıklıklar, çalkantılar, kanlı olaylar, ardından aydınlanma ve sanayi devrimi ve “Batı Medeniyeti” yeniden tarih sahnesindeki yerini almış oldu. Ne zamana kadar Doğu milletlerinin kendisine gelip, icaplarını yapmaya karar vermesine kadar. Bu aynen fizikteki “Potansiyel Teori” ki, “Dalgası, dönüşü hızlı olanın yavaş olanı yanına çekmesi” gibidir. Fizikteki bu kanunun-sünnetullahın- ,sosyal hayatta tecellisidir.
Evet, bugün İslam Âlemi birçok konuda batıdan geri kalmıştır. Bu sonuç -sünnetullah- terk edildiği için başımıza gelmiştir. Gerekleri yeniden yerine getirilirse geçmişte örnekleri olduğu gibi yeniden canlandırılabilecek bir potansiyeli de içimizde barındırdığını göz ardı etmeden ve asla yenilgi psikolojisiyle, aşağılık kompleksine kapılmamamız gerekiyor. Hele aydınlarımızın asla böyle bir havaya girmemesi gerekir ki; “medeniyetimiz” onların ufkunun genişliği ölçüsünde şekillenecek, gelişecektir. Medeniyetimiz İnşallah yakın zamanda tekrar güçlenecek tüm insanlığın huzur ve mutluluğuna çare olacaktır. Bundan şüphemiz yoktur. İslamabad’ tan Dr. Faruk SALEEM imzası ile Elektronik Posta yoluyla bana ulaşan bir yazıyı, içeriğine tamamen katılmadığımı belirterek, dikkatlerimizi, önemsememiz gereken bir yöne çektiği için,”Eğitim ve Bilgi” alanına vurgu yapması dolayısıyla sizlerle paylaşmak istiyorum. Yazının vurgu yaptığı konular gerçekten göz ardı edilmemelidir. Çok önemli soruları sormuştur. Elbette cevapları tartışılmalıdır. Eğer amaç İslam Dünyasının yeniden eski şevketine kavuşması için çözüm arayışı ise elbette bu soruların cevaplanması, hayati önem arz etmektedir.
Yahudiler Neden Bu Kadar Güçlüler? “Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi var, Kuzey ve Güney Amerika’da yedi milyon, Asya’da beş milyon, Avrupa’da iki milyon ve Afrika’da 100,000 kişi. Yani, Tek bir Yahudi’ye 100 Müslüman düşmektedir. Buna rağmen Yahudiler tüm Müslümanların toplamından yüz kez daha güçlüdürler. Nedenini hiç merak ettiniz mi?
Tüm zamanların en etkin bilim adamı ve Time dergisi tarafından,”Yüzyıl’ın Adamı “seçilen Albert Einstein bir Yahudi’ydi. Psikanalizin babası Sigmund Freud bir Yahudi’ydi. Karl Marx, Paul Samuelson ve Milton Friedman da öyle. İşte size ürettikleriyle tüm insanlığa zenginlik katmış olan Yahudilerden bazıları: Benjamin Rubin insanlığa aşı iğnesini verdi. Jonas Salk ilk çocuk felci aşısını geliştirdi. Albert Sabin çocuk felci aşısını daha da geliştirdi. Gertrude Elion lösemiye karşı ilacı verdi. Baruch Blumberg Hepatit B aşısını geliştirdi. Paul Ehrlich frengiye karşı bir tedavi buldu. (cinsel temasla bulaşan bir hastalık). Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili çalışmalarıyla Nobel ödülü kazandı. Bernard Katz nöromüsküler iletişim ( kas -sinir sistemi arası iletişim ) alanında Nobel ödülü kazandı. Andrew Schally endokrinoloji ( metabolik sistem rahatsızlıkları, diabet, hipertiroid ) Aaaron Beck Cognitive Terapi (akli bozuklukları depresyon ve fobi tedavilerinde kullanılan psikoterapi yöntemi) geliştirdi. Gregory Pincus ilk doğum kontrol hapını geliştirdi. Gerald Wald insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirerek Nobel ödülü kazandı. Stanley Cohen embriyoloji ( embriyon ve gelişimi çalışmaları ) dalında Nobel aldı. Willem Kolff böbrek diyaliz makinesini yaptı. Müslümanlar da dahil tüm hastalar Yahudilerin bu buluşlarından yararlanıyor, sağlığına kavuşuyor. Peter Schultz optik lif kabloyu, Charles Adler trafik ışıklarını, Benno Strauss pazlanmaz çeliği, Isador Kisse sesli filmleri, Emile Berliner telefon mikrofonunu ve Charles Ginsburg videotape kayıt makinesini geliştirdi. Stanley Mezor ilk mikro-işlem çipini icad etti. Leo Szilard ilk nükleer zincirleme reaktörünü geliştirdi. Son 105 yılda 14 milyon Yahudi bilim dalında 100’ün üzerinde Nobel ödülü kazanırken, 1,4 milyar İslam Âleminden yalnızca üç Müslüman Nobel kazandı.
Neden Yahudiler Bu Kadar Güçlü? Yahudi inancına bağlı ünlü yatırımcılar: Ralph Lauren ( Polo ), Levi Strauss ( Levi’s Jeans ),Howard Schultz ( Starbuck’s ), Sergei Brin ( Google ), Michael Dell ( Dell Bilgisayar), Larry Ellison (Oracle ), Donna Karan ( DKNY), Irv Robbins ( Baskins &Robbins ) ve Bill Rosenberg ( Dunkin Dougnuts ).Yale Üniversitesi’nin Başkanı Richard Levin bir Yahudidir. Harrison Ford, George Burns, Tony Curtis, Charles Bronson, Sandra Bullock, Billy Crystal, Woody Allen, Paul Newman, Peter Sellers, Dustin Hoffman, Michael Douglas, Goldie Hawn, Cary Grant, William Shatner, Jerry Lewis ve Peter Falk’ın da Yahudi olduklarını biliyor muydunuz? Yönetmenler ve yapımcılar arasındaki Yahudiler: Steven Spielberg, Mel Brooks, Oliver Stone, Aaaron Spelling (Beverly Hills 90210 ), Neil Simon ( The Odd Couple ), Andrew Vaina ( Rambo 1 /2 / 3 ), Michael Mann (Starzky and Hutch ), Milos Forman ( One Flew Over The Cuckoo’s Nest, Amadeus ), Douglas Fairbanks (TheThief of Baghdat ), Ivan Reitman ( Ghostbusters ), Kohen Kardeşler, William Wyler. William James Sidis, 250-300 lük I.Q derecesiyle dünyanın gördüğü en parlak insanıdır.
Soru: Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür ? Cevap: Eğitim (Sorgulayıcı, Araştırıcı, Yaratıcı)
Soru: Neden Müslümanlar bu kadar güçsüzdür? Cevap: Yanlış Eğitim veya Eğitimsizlik (Sorgusuz, Araştırmasız, Ezberci)
Neden Müslümanlar Bu Kadar Güçsüzdür? Gezegenimizde yaklaşık 1 476 233 470 Müslüman yaşamaktadır. Asya’da 1 milyar, 400 milyon Afrika’da, 44 milyon Avrupa’da ve 6 milyon Amerika kıtasında. Toplam dünya nüfusu içinde her beş kişiden biri Müslüman’dır. Her bir Hindu’ya iki Müslüman düşmektedir, her bir Budist’e karşılık iki Müslüman vardır ve her bir Yahudi’ye karşılık 100 Müslüman bulunmaktadır.
Müslümanların bu kadar kalabalığa rağmen, Neden güçsüz olduklarını hiç merak ettiniz mi? Nedeni şudur: İslam Konferansı Örgütü’nün ( OIC ) 57 üyesi ülkelerin tümünde 500 adet üniversite bulunmaktadır ve üniversite başına üç milyon Müslüman düşmektedir. Sadece ABD’de 5758 üniversite vardır. 2004 yılında Shanghai Jiao Tong Üniversitesi “Dünya Üniversitelerinin Akademik Değer Listesi” hazırlamış ve ilginçtir ki Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerin hiç birinden ilk 500 e giren üniversite yoktur. UNDP tarafından toplanan verilere göre: Hıristiyan dünyasında okuma-yazma bilenlerin oranı neredeyse % 90 ve bunlardan 15 Hıristiyan çoğunluğa sahip ülkede okuma-yazma oranı % 100 dür. Müslüman dünyasında buna çok zıt bir durum olarak bir ülkenin okuma-yazma oranı yaklaşık % 40 olup, % 100 okur-yazar oranına sahip bir Müslüman ülke yoktur.Hıristiyan dünyasındaki “okur-yazar” ın % 98 i ilkokulu bitirmişken, Müslüman dünyasında bu oran % 50 dır. Hıristiyan dünyadaki okur-yazarların % 40 ı üniversite mezunudur ve bu oran Müslüman dünyasında % 2 ‘yi geçememektedir.
Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerdeki toplam bilim adamı sayısı 230 olup her bilim adamına düşen Müslüman sayısı 1 milyon kişidir. ABD her 1 milyon Amerikalıya karşılık yaklaşık 4000 bilim adamına, Japonya 5000 bilim adamına sahiptir. Tüm Arap dünyasındaki tam -zamanlı çalışan araştırmacı sayısı 35 000 kişidir ve her bir milyon Arap nüfusa 50 teknisyen düşmektedir. ( Bu sayı Hristiyan dünyasında bir milyon kişiye 1000 teknisyendir. ) Ek olarak İslam dünyası gayrı safi milli hâsılasının yalnızca % 0,2 sini araştırma- geliştirme bütçesi olarak ayırmaktayken, Hıristiyan dünyası %5 oranında araştırma-geliştirme fonu ayırmaktadır. Sonuç: İslam dünyası bilgi üretememektedir. Nedeni çok uzaklarda aramayalım: 1000 kişiye düşen günlük gazete sayısı ve bir milyon kişiye düşen kitap çeşidi bilginin toplum içine yayılıp yayılmadığının iki önemli göstergesidir. Pakistan’da 1000 kişiye 23 günlük gazete düşerken bu sayı Singapur’da 360 dır. İngiltere’de her 1000 stant için 2000 çeşit kitap bulunurken, Mısır’da kitap çeşidi 20 dır. Sonuç: İslam dünyası bilgi yayılmasını gerçekleştirmekte başarısızdır.
Bilgi uygulamasının önemli göstergelerinden biri ileri teknoloji ihracatının toplam ihracat içindeki oranıdır. Pakistan’ın ileri teknoloji ihracatının toplam ihracatın içindeki oran % 1, Suudi Arabistan’ın % 0,3, Kuveyt, Fas ve Cezayir’in aynı şekilde % 0,3 tür. Singapur’da bu oran % 58 ‘dir. Sonuç: İslam Dünyası bilgi uygulamasını gerçekleştirememektedir
Neden Müslümanlar güçsüzdür? Çünkü bilgi üretmiyoruz. Neden Müslümanlar güçsüzdür? Çünkü bilgiyi yayamıyoruz. Neden Müslümanlar güçsüzdür? Çünkü bilgiyi uygulamıyoruz. Ve Gelecek Bilgi Temelli Toplumlara Aittir. İlginçtir, OIC üyesi 57 ülkenin gayrı safi milli hâsılalarının toplamı 2 trilyon doların altındadır. ABD, tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretmekte, Çin 8 trilyon dolar, Japonya 3,8 trilyon dolar ve Almanya 2,4 trilyon dolarlık üretim yapmaktadır.( Satın alma gücü eşitlenerek hesaplama yapılmıştır. ) Petrol zengini Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar hep birlikte 500 milyar dolarlık mal ve hizmet üretmektedirler ve bunların çoğu petroldür. Mal ve hizmet üretimi İspanya’da 1 trilyon doların üzerindedir. Katolik Polonya 489 milyar dolarlık mal ve hizmet üretimi gerçekleşmektedir. Budist Tayland 545 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretimi yapmaktadır. İslam Dünyasının gayrı safi milli hâsılasının tüm dünya gayrı safi milli hâsılası içindeki oranı hızla azalmaktadır.
O halde Müslümanlar Neden Bu Kadar Güçsüzdür? Cevap: Akılcı olmayan, kaliteden yoksun, Eğitim eksikliğidir.” Çözüm Nedir? Yapmamız Gereken: Önce Eğitim Tüm İslam Âlemi’nin içinde bulunduğu bugünkü zillet durumundan kurtuluşunun yolu kendi değerlerine saygılı, eğitimli insanlar yetiştirmesidir. En kârlı yatırım insanın eğitimine yapılan yatırımdır. Herkes bu bilinçle seferber olmalıdır. Eğitim-Öğretim faaliyetleri çocuklarımızın kişilik özelliklerinin ve toplumun kaliteli bir ferdi olmasına katkı sağlamak üzere yeniden düzenlenmelidir. Çocuklarımızın, içinde yaşadıkları toplumun sağlıklı bireyleri olarak yetişmeleri için eğitim sistemimizin felsefesini ve mevcut okul yapılanmamızı bilgi çağının ve bilgi toplumunun; düşünen, sorgulayan ve üreten bireyini yetiştirmeye imkân verecek şekilde yeniden düzenlemelidir. Bu nesli yetiştirecek öğretmenlerimiz her alanda gerek teknolojik donanım ve gerekse de bilgi birikimi ile kendisini sürekli yenileme, geliştirme çabası içerisinde olmalıdır.
ATATÜRK Diyor Ki: “…İşimiz ordunun zaferiyle bitmiş değildir. Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusunun varlığı ile mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun çabaları boşa gider.” “…En mühim, en esaslı nokta eğitim meselesidir. Eğitimdir ki bir milleti hür, müstakil, şanlı, yüksek bir cemiyet halinde yaşatır, ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.” “Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır. Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun en önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına kendi benliğine ve milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla savaşmak gereği öğretilmelidir.
Dünyanın milletlerarası durumuna göre böyle bir savaş ortamının gerektirdiği ruhi unsurlarla donanmış olmayan fertlere ve bu nitelikte fertlerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur.” “Silah gücünden, her türlü zor ve madde gücünden daha etkili olan fikir gücüdür. Ulusumuzu bu alanda yetiştireceğiz.” “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işleri yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” “Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister.” Tüm İslam Dünyası, kendi öz kaynakları ile güçlenerek gelişebilecek potansiyele sahiptir. Gerekli olan öncelikle buna inanmaktır. Bir işin başarıya ulaşması için inanmak ön şarttır. İnandıktan sonra inandığın, hedefine ulaşmak içinde gereklerini yerine getirmek için durmadan çalışacaksın, rakiplerinden daha fazla çalışacaksın ki aradaki farkı kapatarak geçebilesin. Bunun için teknoloji, ekonomi, kültür ve eğitim alanlarında bilgi üretmeli ve bilgiyi yayabilecek kanallar oluşturmalıdır.
Ey İslam Âlemi; Yan gelip yatma zamanı değildir. Yahudilere, Batılılara oturduğumuz yerden kızıp durmamız, Filistin’de yaşananları önleyemez, sayıları az ama etkileri çok olan 14 Milyon Yahudi, Yaklaşık 1,5 Milyar İslam Âleminin gözlerinin içine baka baka kardeşlerimizi katlederler bizde seyreder, sadece kızarız. Eğer bu tembelliğe devam edersek daha çok bu vahşetlere maruz kalırız.
Unutmayın! Bugün Filistinlilerin başına gelenler, bu şekilde devam edersek, daha fenası yakın zamanda hepimizin başına gelecektir. Onun için bugün gelinen şu noktada zaman; Siyasetçilerimize, bürokratlarımıza, eğitimcilerimize, bilim adamlarımıza, araştırmacılarımıza, edebiyatçılarımıza, sanatçılarımıza, medyamıza, iş âlemine v.s. tüm meslek gruplarından herkese, işimiz ne olursa olsun büyük mesuliyetler yüklemektedir. Bu entelektüel kimliklerimizin yanı sıra toplumsal bir varlık olan insan olmaktan kaynaklanan bir yükümlülüktür. Çünkü mevzu bahis olan GELECEĞİMİZDİR.
Ey yiğit! Yazgıya bahane bulma. Yükleme kendi suçunu başkasına. Suçunu gör dönüp etrafında kendinin. Kendindendir, gölgenden değil çektiklerin. Ne yaptın da sana dönüşünü görmedin? Ne ektin de ektiğini biçmedin? Davranışların, ruhundan ve bedeninden doğar. Çocuğun gibi sonra gelip eteğinden tutar.” (Hz. Mevlana-Mesnevî)
Şubat 2009
Mehmet Nuri Kaynar / BESAM Başkanı