Menü Kapat

Geleceğin Dünyası Nasıl Olacak ?

Geleceğin Dünyası Nasıl Olacak ?

 
      "Yokluklar, mağduriyetler, savaşlar görmüş bir millet olarak gelecekte huzur dolu, gelişmiş, en çok ihtiyaç hissedilen kaoslarla dolu bir dönemde dünyaya örnek olabilecek bir ülke olmak istiyorsak, öncelikle bizi aydınlık ufuklara götürecek yol haritamızı çizecek toplum mühendislerine ihtiyacımız var."
 
    Dünya, hızlı bir değişim geçiriyor. Sürekli kabuk değiştirip kendini yenileyen mahluklar gibi her an tazeleniyor. Tarih öncesi devirlerdeki ''Yontma Taş Devri, Cilalı Taş Devri, Maden Devri'' gibi çağlar arasındaki değişim binlerce senede tamamlanmasına rağmen, yakın çağlarda bu süre çok çok kısalmış, 100-50-10 hatta 5 yılda bir olmaya başlamıştır. Yakın bir gelecekte de değişimin her yıl olacağı öngörülüyor. Bakkalın yerini süper, hiper, gross market aldı derken ''e-ticaret'' son yıllarda ekonominin gözdesi olmuş, karakalemler çoktan yerlerini bilgisayarlara terk etmiştir.
 
   Dünyanın herşeyiyle globalleştiği böyle bir ortamda, Asya-Avrupa-Afrika gibi kıtaların kesişim noktası olan çok önemli bir hinterlantta bulunan ülkemizin değişimden uzak yaşaması düşünülemez. Süper güçler, internet vasıtasıyla bilgi otobanında dünya ile entegre olurken, lokal bilgilerin yetersizliğinin körelttiği kabiliyetlerimizle yüksek teknolojinin ürünlerinden pay almamız oldukça zor görünüyor.
 
   Geleceğe bilgili organizasyonlar hakim olacak. Gelecekte ticari, sosyal, kültürel ilişkiler tamamıyla değişecek. Surlar, kaleler, sınırlar kalkacak; coğrafyaları, kültürel fetihler tayin edecek. Ticaret, internet ortamında network marketing sistemiyle olacak. Dev şirketler, tröstler bir araya gelerek yüksek miktarlarda yaptıkları alımların avantajını, mağaza tutup işçi çalıştırma külfetinden kurtulmanın kazancını müşterilerine sunacaklar. Sanal ortamı tanımayan ve uluslararası standartlarda mal ve hizmet üretemeyen şirketlerin ayakta kalabilmeleri imkânsız hâle gelecek. 
 
    Kaizen Modeli
 
    Japonya, 15 Ağustos 1945'te teslim olduğunda ümitleri bitmiş insanlardan oluşan, kasvetli ve iç karatıcı bir yerdi. Bir zamanlar gece hayatının yaşandığı yerlerde, artık karaborsa hüküm sürüyordu. Sokaklar işsizlerle, savaştan dönen askerlerle, denizaşırı topraklardan kovulan kolonicilerle doluydu. Savaşın öksüz bıraktığı çocuklar tren istasyonlarında ve alt geçitlerde barınıyorlardı. Yiyecek bulmak uzun bir mücadeleyi gerektiriyordu. Şirketler maaşları ödeyebilmek için silah üretiminden tencere tava üretmeye geçmek zorunda kalıyorlardı. Savaş, Japon sanayisini çökertmişti. O dönemde Batılı yorumcular ülkenin yeniden yapılanmaya başlaması için bile en azından bir yüzyıl geçmesi gerektiğini öngörüyorlardı. Ancak, Japonya'da henüz ümidini yitirmemiş genç girişimciler vardı ve ekonominin savaşın meydana getirdiği kargaşa ve tahribattan kurtulacağına inanıyorlardı. Etkin kişiliklere sahip, iş dünyası hakkında kendi fikirleri olan güçlü liderlerdi bunlar. Mühendisler birliğinde biraraya gelip ülkelerinin geleceği hakkında bir yol haritası belirlemeye çalıştılar.
 
    Bu yeniliğe açık Japonlar, İkinci Dünya Savaşı sonrası yıkılan medeniyetlerinin enkazından yeni bir toplum oluşturabilmek için, savaş öncesi ülkelerine gelip onlara ilgi çekici mesajlar vermiş bir Amerikalı toplum bilimciyi ülkelerine davet ederler. Mühendisler birliğinin bu talebi üzerine Japonya'ya gelip işçilere seminer vermesi istenen Dr. Deming "Hayır, der, beni önce yöneticilerinizin dinlemesi gerekir. Zararı yok, yanlarında işçiler de olabilir." Grup çalışmasına önem veren, bireysel başarıları çok olmayan Japonlar, hemen yöneticileri biraraya getirip Deming'i dinlemeye başlarlar. Çare tektir: Kaizen Modeli, yani sürekli iyileştirme. Her sahada kalifiye insanlar yetiştirip hayatı mükemmel yaşamak. Zira yaşam kalitesinin artması insan kalitesinin artmasına vabestedir. 
 
    Deming'in tavsiyesiyle iki bin lise mezunu zeki Japon genç önemli branşlarda kaliteli eğitim almak üzere Amerika'ya gönderilir. Onlar ülkelerine dönünceye kadar da Japonya'nın çeşitli kentlerine Sony, Hitachi, Panosonic… gibi kaliteli üretim yapabilecek fabrikalar kurulur. İleri düzeyde eğitim almış bu gençler, kurulan fabrikaların başına geçince her ürün kaliteli çıkmaya başlar. Bu kaliteli mallar yavaş yavaş Avrupa-Amerika piyasalarını sarmaya başlar. Talih bu ya, ilk giden ticari filolardan bir gemi Atlas Okyanusu'nun New York kıyılarında batar. Aradan aylar geçer, başka bir vesileyle dalış yapan Amerikalı dalgıç, bu batan gemiye rastlar. Geminin dip taraflarında Casio marka saatler dikkatini çeker. Aylardır su altında kalmalarına rağmen paslanma, buharlanma olmamıştır. Bu bilgi yazılıp Amerikan kamuoyu tarafından paylaşıldığında Japon mallarına talep patlaması yaşanır. Başlangıçta, zaten ekonomik sıkıntıda olan Japonları üzen bu hâdise, büyük sevinçlerin yaşanmasına vesile olmuştur. Bugün Toyoto'nun girişinde 3 resim asılıdır: Japonya Cumhurbaşkanı, Toyoto'nun kurucusu ve Dr. Deming'in resimleri. Ve 1952' den itibaren her sene onun adına izafeten "Dr. Deming Kalite Ödülleri" verilmektedir. Amerika'da değeri anlaşılamamış bir toplum bilimci günümüz Japonya'sının fikir mimarı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, Doğu insanının o müthiş fedakârlığını, planlı bir ekonomiyle birleştiren Japonya, gerçekten de 20. yüzyılın en büyük ekonomik kalkınmasını gerçekleştirdi. Son 50 yılda yakalanan inanılmaz büyüme hızı sonucunda, 1955 yılında sadece 213 dolar olan kişi başına milli gelir, 1996'da 40 bin doları buldu. Japonya, dünya üretiminden aldığı % 17'lik payla ABD'nin ardından dünyanın en büyük ikinci ekonomisi hâline geldi.
 
    Çin’i Geliştiren Etmenler
 
  Seksenli yıllarda  gelecek tasarımcıları, fütiristler  yirmibirinci yüzyılın  ileri teknoloji, net(ağ) ve Asya yüzyılı olacağı öngörüsünde bulunmuşlardı. O yıllarda en gelişmiş 10 ülkeden 3'ü Asya ülkesiydi. Şimdi 4'ü oldu, 2020 yılında ise 7'si olacağı öngörülüyor. Asya ülkeleri içinde oldukça yüksek nüfusa sahip Çin'in bilhassa son yıllarda hızla kalkınması ve 2020 yılında dünyanın ekonomik devi olabileceğinin varsayılması dikkatlerin Asya üzerine yoğunlaşmasına vesile oluyor. Çin, son yıllardaki kabuk değişikliğini iyi bir toplum mühendisliğine borçlu. Hong Gong ve Tayvan'ın asırlık İngiliz hegemonyasından sonra ülkeye katılımıyla 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sanayi devrimini başlatan İngiltere'den ticari tecrübeler edinmesi, gençlerini deneyimli, yaşlı Yahudi bilim adamlarından teknoloji ve tasarım konusunda eğitim almaları için Batı'ya göndermeleri, e-ticaret konusuna çok çabuk adapte olup 200'e yakın ülkeye mal satmaları ve ucuz işçilik Çin'i dünyanın en hızlı gelişen ülkesi haline getirdi. Çin'in hızlı kalkınmasına vesile olan faktörlerden sadece biri olan ucuz işçilik, diğerlerine göre çok da önemli olmayan bir etken olup, robotların devreye girmesiyle ucuzun da ucuzu işgücü maliyetine erişmek mümkün. Fakat insanların istekleriyle örtüşmeyen bir tasarım ve donanım, pazarlama alanındaki başarısızlıklar firmaları iflasa sürükleyebilir. Nitekim 1980'li yıllarda General Motors, Chrysler gibi dev Amerikan şirketleri milyarlarca dolar zarar edip iflasın eşiğine gelmişlerdi.
 
    Türkiye'nin kalkınması için…
 
    Amerika'nın en tanınmış strateji uzmanı Brezinski, "Avrasya'ya hakim olan dünyaya hakim olur. Bugün tek süper güç olan ABD, karşısında çetin bir rakip görmek istemiyorsa, bu gücün başını daha ortaya çıkmadan ezmelidir. Amerika'nın bugünkü ekonomik refah düzeyini sürdürebilmesi için, dünyanın başlıca enerji kaynaklarını ve ekonomik faâliyet merkezlerini denetlemesi gerek." diyor. Avrasya'nın merkezi Türkiye olduğu için Batı'nın hedeflerini gerçekleştirmede en büyük engel Türkiye'dir. Genç, dinamik nüfusu, zengin madenleri, stratejik konumu ve tarihî değerleriyle ülkemiz, çok önemli bir "altın koy" konumundadır. Fakat bütün bunlara rağmen 300 değerin baz alındığı 182 ülke sıralamasında 64. geliyoruz. Halbuki 1.5 milyon dahi potansiyelimiz var. Geleceğin enerji kaynaklarından bor, toryum, uranyum ve osminyumun dünyada en fazla bulunduğu yerlerin başında gelen ülkemizin, onları işletebilecek nitelikli insanlara ve işletmelere sahip olamayışı en büyük handikapımız. 40 milyar dolara malolacak ve yarıdan fazlasının tamamlandığı GAP Projesi, bitirildiğinde epeyce bir nefes alacağız. Fakat o bölgede kurulan 500'ü aşkın şirketin çoğunluğunun yabancı olması, "Zengin hazinelerin fakir bekçisi olma konumumuzu gelecekte de devam mı ettireceğiz." kaygımızı körüklemektedir.
 
    Bir Budist atasözü, "Hiçbir şeyiniz olmadığı zaman, bitmez, tükenmez bir hazineniz vardır." der. Yıkmayan fırtınalar güçlendirir. Yokluklar, mağduriyetler, savaşlar görmüş bir millet olarak gelecekte huzur dolu, gelişmiş, en çok ihtiyaç hissedilen kaoslarla dolu bir dönemde dünyaya örnek olabilecek bir ülke olmak istiyorsak, öncelikle bizi aydınlık ufuklara götürecek yol haritamızı çizecek toplum mühendislerine ihtiyacımız var.
 
 
    Servet ENGİN  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir