Menü Kapat

Değişen Dünya Dengeleri ve Türkiyenin Dış Politikası haber

DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ VE TÜRKİYENİN DIŞ POLİTİKASI

          

        BESAM-Bilgi Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Merkezi ile Dünya Basın Mensupları Derneği’nin (DBMD) ortaklaşa düzenledikleri “Değişen Dünya Dengeleri ve Türkiye’nin Dış Politikası” konulu konferans Bahçelievler Belediyesi Necip Fazıl Kısa Kürek Kültür Merkezi’nde 09 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleştirildi.

      Programın sunuculuğu radyo ve televizyon program yapımcısı ve sunucu Gurbet Altay’ın yaptığı toplantıya Bahçelievler Belediyesi yöneticileri, siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları yöneticileri yoğun ilgi gösterdi.

      Program DBMD Genel Başkanı Muzaffer Tunç’un açılış konuşması ile başladı. Konuşmasına katılımcılara hoş geldiniz diyerek başlayan Tunç, sözlerini şöyle devam etti.

 
      “Bugün burada oluşunuz bir anlayışınızı, bir hassasiyetinizi göstermektedir. Emekle, zahmetle buraya geldiniz. Geldiniz çünkü insanlara karşı, topluma karşı, geleceğimize karşı kendinizi sorumlu hissediyorsunuz. Bugün ki toplantımızda, alanında uzman ve yıllarını bu işlere kafa yorarak geçirmiş çok kıymetli büyüklerimiz bilgilerini bizlerle paylaşacaklar. BESAM başkanı ve yöneticilerine teşekkür ediyorum. Kuruldukları tarihten bugünlere kadar çok önemli konuları gündeme getiriyorlar. Bu etkinlikleri başta Türkiye’miz olmak üzere bütün dünya ya bu konuları ulaştırmamız gerekiyor. Amerika ve Avrupa da sivil toplum kuruluşlarının önemi çok fazladır… Onun için bizlere çok büyük görevler düşüyor. İlim adamlarının bilgilerini toplumun faydasına kullanmaları ilimlerinin zekâtıdır.” Diyerek sözlerini tamamladı.
 

      BESAM Başkanı Mehmet Nuri Kaynar yaptığı açılış konuşmasında gelecek projeksiyonu ortaya koydu. Kaynar, şöyle konuştu:

 
     “Bugün gelinen noktada, Türkiye’nin bölgedeki öneminin gittikçe artığını görmekteyiz. Bunun sinyalleri güncel gelişmelerle de ortaya çıkmaktadır. Yakın gelecekte bölgemizde Türkiyesiz yapılan planların başarıya ulaşmasının mümkün olmayacağı daha iyi anlaşılacaktır. Şartlar/zaman bize böylesine önemli bir ülkü yüklemek için hızla ilerlerken; Türkiye yol ayrımına gelmiştir. Ya tarihi misyonunun gereği olan ülküsüne sahip çıkarak kolları sıvayacaktır. Yâda yakın geçmişte Orta Asya Ülkelerinin dağılma sürecinde kaçırdığı gibi, tarihi bir fırsatı daha kaçıracaktır. Ve dilim varmıyor ama belki de bu son trendir. Eğer Türkiye bu yol ayrımında liderliğe değil de uyduluğa razı olursa? Kendi senaryolarını kendi yazmaz da birilerin senaryosunda oyuncu olmaya razı olursa? Yüzyılın sonunda çok çetrefilli, üniter yapısını dahi tehlikeye sokacak derecede hayati meselelerle karşı karşıya gelebilir. Eğer, tarihi fırsatların önümüze çıkardığı yol ayrımlarında tembellik ve tedbirsizlikle fırsatları kaçırırsak üzerinde oturduğumuz topraklarda yıkılmış yüzlerce devlet gibi yok olur gideriz. Eğer zamanı doğru okuyup, icaplarını yerine getirmezsek her karış toprağını kan ve ter ile aldığımız, kültürünü ilmek ilmek dokuduğumuz Anadolu’muzu ayağımızın altından çeker alırlar. Bunun için tarihin engin tecrübesinden yararlanmamız gerekir ki; Dünyanın şu an üzerine kurulduğu dengeleri daha iyi anlayabilelim. Türkiye sahip olduğu birikimiyle Avrupa, Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya, Kafkasya ve hatta Afrika üzerindeki nüfuzu ile tüm dünyanın doğal lideri olmaya namzet büyük bir güçtür. Bugün tüm bölge halklarının huzurlu Osmanlı günlerini hayırla, özlemle anması, Batı emperyalizmine alternatif görebildiği tek çıkış yolu, yeniden Osmanlı Hinterlandın da güçlü, lider bir Türkiye’dir.
 
      Unutmamak gerekir ki; Allah hiçbir kuluna ve millete taşıyacağından fazla yük vermez. Evet, ama geleceği kurgulamak içinde, geçmişi iyi bilmemiz, Dünyadaki dengeleri iyi okumamız gerekir. Bu liderliğe giden yolları bize hediye paketinde getirip sunmayacaklardır. Küresel güçler bu kadere ulaşılmaması için, engellemeye yönelik her türlü hileyi planlamaktadırlar ve elbette planlamaya da devam edecektirler. Dün nasıl atalarımız, Bizans entrikalarını bozdular ise torunları da bugün ve yarın yapılacak hileli hesaplarını kendilerine döndürmeyi başaracaktır. Onların hileli planları varsa Yüce Allah’ın da hesabı vardır. Er veya geç kaderi ilahi tecelli edecektir… Türkiye elbette dünyanın parlayan yıldızıdır. Türkiye’nin; Dünyadaki dengelerde söz sahibi olması için en önemli dayanağı dış gücünü, iç barışından, huzur ortamından alacak olmasıdır. Bunun önemi asla unutulmamalıdır. Halkımız arasında ne adına olursa olsun, ayrımcılık çıkarmaya çalışanların çabalarına asla ve asla müsaade edilmemelidir. Sağduyusu güçlü aziz milletimiz her zaman; art niyetli çevrelerin çabalarını boşa çıkaracak, büyük bir millet olduğunu kanıtlayacaktır…
 
      Bu duygu ve düşüncelerle; Başta, desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen kıymetli Bahçelievler Belediye Başkanımız Osman Develioğlu’na, bugün bu toplantıda ufuk olacak bilgiler verecek olan oturum başkanımız Bilgin Akbal ağabeyimize ve konuşmacılarımız kıymetli hocalarımıza çok teşekkür ediyorum. Bu programın bu denli coşkuyla gerçekleşmesinde destek veren kıymetli ağabeyim Dünya Basın Mensupları Derneği Genel Başkanı Muzaffer Tunç’a, hazırlıklarda emeği geçen kardeşlerime ve bu programa katılarak anlam katan siz kıymetli misafirlerimize teşekkür ediyorum. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.” Diyerek sözlerini tamamladı.
 

      Oturum yöneticiliğini Araştırmacı-Yazar Bilgin Akbal’ın yaptığı,  konferansa konuşmacı olarak; 21. ve 22. Dönem İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Ayhan Bölükbaşı,İstanbul Aydın Üniversitesi Orta Doğu ve Kafkasya Uygulama ve Araştırma Merkezi Sorumlusu, Prof. Dr. Veli Nerimanoğlu, Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi Zafer Karatay,    ABD ve Avrupa’daki 12 derneğin çatı örgütü, Washington merkezli Türk Diasporası Konseyi Genel Başkanı Ercüment Kılıç katıldı.

 

      Türkiye Suriye İlişkileri

      Suriye ve Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirmek için ilk konuşmacı olarak söz alan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş şöyle konuştu;

     “…Uzun lafın kısası Türkiye’nin Suriye politikası kesinlikle yanlıştır ve başından beri de yanlış yürütülmüştür. Ben bunu her yerde ve her platformda söylemişimdir ve söylemeye de devam ediyorum. Çünkü ben bunları açıkça söylemezsem bu benim ne ismime, nede yaşıma yakışır. Konumuza gelince Suriye ile önce çok sıkı dostluklar oluşturuldu. Hatırlarsanız Fenerbahçe bile oraya gidip maç yaptı. Bakanlarımız Şam’a gitti ve müşterek toplantılar yapıldı. Yani can ciğer kuzu sarmalarıydı. Sonra ne oldu? Bir anda Suriye’nin iç işi bizimde iç işimiz oldu.
 
      Soruyorum sebep ne kardeşim? 800 kilometre hududumuz olduğu içinmiş. Orada bir şey olursa aynısı bizde de olurmuş. Peki, bizde bir şey olursa, bize hudutları olan ülkelerde bize müdahale etme hakkını mı kazanıyorlar. Onun için Suriye politikamız başından beri yanlıştır.  
Bakın uçağımız düşürülmeden önce Ahmet Bey (Dışişleri Bakanını kast ediyor)  bana hocam ne düşünüyorsunuz diye sordu. Bende kendisine yanlış gidiyoruz Ahmetçiğim dedim. Eğer ben bu Arap dünyasını tanıyorsam ve Suriye’nin Rusya ile olan angajmanlarını da biliyorsam o ülkenin 15 günde de dağılmayacağını bilmem gerekir. Çünkü babasından itibaren (Esad’ı kast ediyor) Museviler oraya yerleştiler. Museviler Hristiyanların bir koludur ve Müslüman değildirler.
 
      Bizim Hatay ilimizde bile ana dili Arapça olan vatandaşların bir kısmı bile Musevi’dir.  Onlar kesinlikle Alevi değildir.  Şimdi ne yapacağız hocam dedi. Bende kendisine beyanatlar vererek, bu adama hakaret ederek, defol git diyerek bu iş olmaz. Harareti aşağı indirelim dedim. Birde bunların muhalifleri var. Peki, bunlar kim? Şimdiye kadar yoktular ve şimdi ortaya çıktılar. Siz tanıyor musunuz? Sonuçta onların kendi rakamlarına göre 100 bine yakın insan öldü. Bizim kendi hudutlarımız içerisinde de en az 200 kişiyi kaybettik. Dolayısıyla Suriye politikamız tamamen yanlıştır.
 
      Yanlışlık nerden geliyor? Uluslararası bir olayı yalnız başımıza kaldırımayız biz. Ya Amerika ile ortak hareket edecektik veya Avrupa ülkelerinin topluca bir politikası olacaktı. Bizde o politika içerisinde yer alabilirdik. Dolayısıyla Suriye politikamız yanlıştır ve yapacağımız yavaş yavaş bu işten elimizi yıkamaktır”
     

      Bir Anıt Diktiremedik

 
     Rumeli Balkan Federasyonu Genel Başkanı Ayhan Bölükbaşıyaptıkları tüm girimlere rağmen Balkanlar ve Kafkaslar da soykırıma uğrayan 1,5 milyon Türk ve Müslüman için bir anıt dahi diktiremediklerini söyledi.
Yıllardır Türk ve Müslümanlar üzerinde çeşitli oyunlar oynandığını ve halen de oynanmaya devam ettiğini belirten Rumeli Balkan Federasyonu Genel Başkanı Ayhan Bölükbaşı şöyle konuştu;
 
      “Yıllardır biz Türk ve Müslümanların üzerinde oyunlar oynandı ve oynanmaya devam ediyor. Biz buna artık dur demeye mecburuz, dur demeye mahkûmuz. Çanakkale’de 250 bin civarında şehit verdik. Türkiye’mizin 80 vilayeti ve hatta Balkanlarımızın birçok vilayetinde Çanakkale şehitlerimizle alakalı anıtlar diktik. Bu kahramanlık destanını her yıl coşku ile kutluyoruz ve kutlamamız da gerekir. Çünkü bu bizim zaferimizdir.
 
     Az önce bir birinden değerli hocalarımız Ermenilerin, Sözde Ermeni Soykırımıyla ilgili başta Amerika olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde diktirmiş oldukları anıtların ve müzelerin fotoğraflarını gösterdiler. Ama Rumeli Balkan Federasyonu olarak kaybettiğimiz 1,5 milyon soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın unutulmaması ve unutturulmaması adına bir anıt diktirmek için 3 yıldır uğraş veriyoruz. Gerçek soykırımın yaşandığı Balkan ve Kafkas coğrafyasından hayatını kaybedenlerimiz adına bir anıt dikemedik, diktiremedik. Diktirmek içinde çok çaba sarf ettik ama gerek siyasilerimizin gerekse bürokratlarımızın bu konuda gereken hassasiyetleri ortaya koymamalarından dolayı diktiremedik. Bende bu konferansta sitemimi iletmiş oluyorum ve inşallah bu sitemim bir şekilde muhataplarına ulaşır”
 
      Rumeli ve Balkan Federasyonu Derneği Genel Başkanı Ayhan Bölükbaşı’nın “1,5 milyon Türk ve Müslüman için bir anıt dahi diktiremedik” siteminin ardından araya giren Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, “Sayın Başkan bizde bir söz vardır ağlamayana meme yok diye. Çocuk ağlamadı mı annesi ona süt vermez. Bu sözden yola çıkarak bu girişimlerinize devam etmeniz gerekir ve bizlerde bu konuda elimizden geldiğince sizlere destek vermeye çalışacağız” diye konuştu.
 

     Türkiye’nin Tanıtım Sorunu Var

 
      2015 yılında Sözde Ermeni Soykırımının 100’ncü yılı olduğu gerekçesiyle Ermenilerin dünya genelinde lobi faaliyeti yürüttüğünü belirten Türk Diasporası Konseyi Genel Başkanı Ercüment Kılıç kısaca şöyle konuştu:
 
      “14 yaşındaki Neslihan Özmen isimli bir kızımız yıllar önce Yunanistan’da Ermeni teröristler tarafından şehit edildi. Kızımız bugün yaşasaydı 48 yaşında olacaktı. Tabi ben zamanımız kısıtlı olduğu için Hocalı ’da olanları saymıyorum. Bakın sadece 30 bürokratımız Ermeniler tarafından şehit edildiler.  Tabi biz 33 sene sonra ilk defa bu Neslihan kızımızı anmak için Ankara Kocatepe Cami’nde bir anma töreni düzenledik. O zaman Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza, Bakanlarımıza, Siyasi parti Genel Başkanlarına ve milletvekillerine bir mektup yazdım ve kızımızın kim olduğunu anlatarak, bizden emeğinizi, ilginizi eksik etmeyin dedim. Hiç kimseden bir haber çıkmadı ve bir tek Yusuf Hallaçoğlu Beyefendi telefon etti ve yurtdışında olduğu için gelemeyeceğini söyledi.
 
      Tabi o anma törenine gelen Neslihan’ın dayısı Gazeteci-Yazar Işın Ersen dedi ki, nerde benim Devlet büyüklerim, nerde benim Dışişleri Bakanlığım. Niye bunlar burada yok diyerek, bizim kızımız Yunanistan’da şehit olmadı. Bugün burada şehit oldu dedi ve anma programından ayrıldı gitti. O gün herkes de iyi anladı ki, Sözde Ermeni Soykırımı iddialarıyla ilgili yıllardır hiçbir şey yapmamışız. Yani elde var sıfır. Sevgili dostlar, Sözde Ermeni Soykırımının dünya genelinde başımıza açacağı belaların başlangıcına bu gün itibariyle 349 gün kaldı. Ama bizim Sözde Ermeni Soykırımını çürütmek için son 30-40 yıl içerisinde ne yaptığımıza bakın göreceksiniz sıfıra sıfır, elde var sıfır.
 
      Bakın bu konuyu lobicilik olarak ele aldığınız zaman biz Ermeni konusunda yıllardır kendimizi kandırıyoruz. Çünkü biz hala kendi derdimizi yurt dışına anlatamadık. Sadece Ermeni meselesini değil, hiçbir sorunumuzu anlatamadık. Türkiye’nin Ermeni problemi yok, Türkiye’nin anlatım, tanıtım ve lobicilik problemleri vardır.  Bu lobicilikte Türkiye başarılı olmazsa hiçbir alanda başarı olmayacaktır.
 
      Biz hep buradan sürekli Amerika’yı kötülüyoruz. Ama Amerika’yı kötülemeye gerek yok. Çünkü orası bir millet değildir, orası bir makinadır. Dolayısıyla Amerika’yı kötülemeyelim, kendimizi kötüleyelim. Çünkü kendi tembelliğimizden dolayı zamanında Amerika’da gerekli lobiciliği yapmamışız. Dünyada da lobicilik yapamayan ülkelerin hiç birisinin başarılı olma şansı yoktur. Bakın 2015 yılında ne olacağını bilmeyen % 85 bir Türk toplumu var. Türkiye’de hala lobiciliğin aşla, işle ilgili olduğunu bilmeyen bir toplum var.
 

      2015 Seçimleri Ertelenmelidir

 
      Ne yapmamız gerekiyor diye soracak olursanız Türkiye’nin acilen bir Lobicilik Bakanlığı kurması gerekmektedir. İkincisi Türkiye’nin senede 312 milyon dolar ödediği lobicilik şirketleri var. Bunların hepsini hemen işten alacaksın. Neden? Çünkü şuana kadar yaptıkları ortadadır. Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Ahbap çavuş ilişkileriyle toplanan insanlardan hayır gelmez. Amerika’da bu işi gerçekten iyi yapan şirketler var onlarla anlaşılmalıdır. Hatta bir şirket var ki, Tayvan ile Amerika’nın siyasi ilişkilerini Çin’e rağmen düzeltmiştir.  Bu tür şirketlerle lobicilik faaliyetleri yürütülmelidir. 
 
      Üçüncü olarak halen Türkiye Cumhuriyeti, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşının sayısını bilmiyor. Bu rakamları hemen temin etmeli ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çifte vatandaşlık almalarını sağlamak için girişimlere başlamalıdır.
     
      Dördüncüsü ve en önemlisi ise şimdi 2015 yılında ne oluyor? Sözde Ermeni Soykırımın 100. Yılı oluyor ve aynı yıl içerisinde Türkiye’de de seçimler var. Biz bilsek ki, önümüzdeki sene bir ülke ile savaşa gireceğiz o zaman seçim yapılır mı? Yapılmaz. Onun için bu yılda seçim yapmak bana göre vatan hainliğidir. Evet, 2015’in Haziran ayında Türkiye’de seçim yapılması vatana ihanettir. Onun için Türkiye’deki tüm siyasi parti genel başkanları bir araya gelip 2015 yılında bu seçimleri yapmamalıdırlar. Çünkü 2015 yılının Nisan ayında Ermeniler in başımıza örmeye çalışacağı çorapları şimdiden önlememiz gerekmektedir.
 
      Ayrıca Türkiye biran önce 1915 yılından önce nota vermediği tüm ülkelere Sözde Ermeni Soykırımı için nota göndermelidir. Haddinizi bilin, Ermeni Soykırımı yoktur demelidir”
 
          
 
 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir