Çocuklarımız Tatillere Neden Bu Kadar Seviniyorlar? (2)
Neden Çocuklarımız Okullara Gitmekte İsteksizler. Hiç Düşündünüz mü? Biz Nerede Hata Yapıyoruz? – Öğretmenler, Anneler ve Babalara Özeleştiri- (DEVAM)
4-Ailenin Eğitim Düzeyi:
Ailenin eğitim düzeyiyle eğitime gösterdiğe ilgi arasında önemli bir bağ vardır. Araştırmalar göstermiştir ki eğitim düzeyi yüksek olan ailelerin düşük olan ailelere göre katkılarının daha istekli olduğu ortaya çıkmıştır.(Pehlivan, İ. “Okula Aile Katılımı” İstanbul Kültür Koleji Temmuz – Ağustos 1997)
5-Ailenin Kültür Yapısı:
Bir okulda öğrencilerin yetiştikleri aile, toplumsal çevre ve kültür düzeyi çok farklılıklar gösteriyorsa, bu farklılıklar öğrencilerin davranışlarını da etkilemektedir. Aileler ve öğretmenlerin farklı kültürlerden olmaları dahi eğitimin başarısını engelleyebilmektedir.
6-Aile Üyelerinin Eğitimle İlgili Geçmiş Yaşamları:
Velilerin öğrencilik yaşamlarında edindiği okula karşı olumsuz yaşantı ve deneyimler, okula ve öğretmenlere karşı önyargı oluşturabilmektedir. Anne ve babaların geçmişte yaşadıkları olumsuz yaşantılar, okul etkinliklerine ve okulla işbirliği yapmalarına engel olabilmektedir. Özellikle çocuklarının olumsuz durumları ile okula çağrılan velilerin okula karşı olan önyargıları pekişmektedir. Oysa veliler sadece olumsuz durumlarda değil, başarı ve iyi izlenimler olduğu durumlarda da çağrılır ve görüşülürse bu önyargılar aşılarak daha sağlıklı öğrenci – aile – okul işbirliği sağlanabilecektir.
7-Anne ve Babanın Çalışıyor Olması:
Anne ve Babalar gün boyu çalıştıkları için bedenen ve zihnen yorgun oluyorlar ve çocukları ile çok fazla zaman geçirememektedirler. İş dışında kalan zamanlarında ise dinlenmek istediklerinden çoğu zaman çocukların beklentilerine cevap verememektedirler. Oysa ne için çalıştıkları sorulduğunda hiç tereddütsüz çocuklarının geleceği için olduğunu söylemektedirler. Öyle değil mi? Peki yaşama ve çalışma amacımızın birinci sırasında olan çocuklarımızın elimizden kayıp gittiğini göremiyor muyuz? Bizim ilgilenemediğimiz, zaman ayıramadığımız çocuklarımıza art niyetli kişiler zaman ayırıp, ilgilendiği zaman çocuklarımız bıraktığımız yerde bizi bekliyor olmayacaklardır. Çocuk yetiştirmek çok önemli bir mesuliyettir. Anne ve babalar çocuk yaparken bunun bilincinde olmalıdır. Yaşam koşulları ne kadar zor ve yıpratıcıda olsa en değerli varlığımız olan çocuklarımızdan daha önemli ne olabilir? Onları ihmal etmemeliyiz. Bu arada yeri gelmişken çalışan anne ve babaların okuldaki etkinliklere, (Çocuklarının gösteri ve toplantılarına katılamamaları ile ilgili olarak) Okulda yapılan toplantılar ve diğer etkinliklerin anne ve babaların çalışma saatlerine denk gelmesi öğrenci-okul-aile arasındaki iletişimi engellemektedir. Bu nedenle çalışan anne ve babalar düşünülerek etkinliklerin bir kısmı akşamları veya hafta sonları yapılması öğrencinin başarısında ailenin katkısını arttıracaktır.
Öğrenci Velilerine Öneriler:
1. Çocuğunuzun ev ortamında rahat ders çalışabileceği uygun ortamlar hazırlayınız.
2. Çocuğunuzu sıkmadan gözlemleyiniz. Karşılaştığınız ve çözemediğiniz sorunlar için uzmanlardan, okul yöneticisi ve öğretmenlerimizden yardım alınız.
3. Çocuğunuza sıkıcı nasihatler yerine örnek davranışlarla model oluşturunuz.
4. Çocuğunuzun sosyal çevresini, arkadaş gruplarını yakından izleyiniz. Olumsuz durumlar karşısında eve hapsetmek yerine davranışın yanlışlığını örneklerle benimsetiniz.
5. Geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitimi için gayret gösteren okul yönetimi ve öğretmenlerimizi destekleyiniz. Okullarımızın Aile Birliklerine destek veriniz. Aktif görevler alınız.
6. Lütfen okullarımıza gitmekten çekinmeyiniz.
Biz Bir Bütünüz, Hepimizin Amacı Mutlu, Başarılı, Sağlıklı Nesiller Yetiştirmektir. ATATÜRK DİYOR Kİ: VATANINI EN ÇOK SEVEN GÖREVİNİ EN İYİ YAPANDIR” Çocuklarımızın İçinizdeki Cevheri Keşfedelim. ” Her insanın bir YETENEĞİ mutlaka vardır. Bazıları bunu fark eder. Bazıları fark edemeden ölür gider. Sizinde bir yeteneğiniz mutlaka vardır. ONU KEŞFEDİN. Başkaları ne düşünürse düşünsün önemli olan senin kendine güvenmendir. KENDİNE GÜVEN… Diye çocuklarımızı yüreklendirelim. ” Çocuklarımıza; Unutma: Çözümü olmayan hiçbir sorun yoktur. Karşılaştığın sorun ne olursa olsun sen onu aşabilecek güçtesin. Asla umutsuzluğa kapılma. Diyelim. Genç Israrla Okula Gitmek İstemiyorsa, Bu Dünyanın Sonu Değildir. Hayat Devam Ediyor. (Söyleyeceklerim orta öğretim ve üstü içindir. İlköğretim yasaca belirlendiği üzere zorunludur.)
” Toplumun her kesimden mesleğe ihtiyacı var. ” İnsanların kabiliyetleri ayrı ayrıdır. Kiminin matematiksel zekâsı güçlüdür. Kimisinin sosyal/pratik zekâsı. Okulda başarılı olamayan çok gencimizin günlük yaşamda başarı sağlayabildiklerini görüyoruz. ” Israrla ben okumayacağım diyen ve okulda başarı sağlayamayan genci zorlamanın anlamı yoktur. Bu zaman ve para kaybıdır. ” Okumayacağım dediği halde ısrarla dershaneye gönderilen bir genç biliyorum. Aileye Dört yıllık maliyeti yaklaşık 30.000 TL. Bu para küçük bir işletme açmak için yeterli bir sermayedir. Bu kadar ısrarcı olmanın anlamı var mı? ” İki öğrenci vardı. Birincisi xxx lisesine velisinin ısrarı ile kaydoldu. Bu sene üçüncü senesi halen sorumluluk sınavlarına girip bir üst sınıfa geçebilmek için uğraşıyor. İkincisi bu bölgede bir erkek kuaförüne çırak olarak girdi. Şu an rahatlıkla ustası gibi saç, sakal v.b.tüm işleri yapabiliyor. Sizce hangisi başarılı? “Başarı anlayışımızı yeniden gözden geçirelim.
Toplumumuzda o kadar çok üniversite mezunu işsiz var ki. Bunu olmazsa olmaz olarak görmeyelim. Önemli olan kendine özgüveni olan kişilikli bireyler yetiştirmektir. Sonrası göreceksiniz kendiliğinden gelecektir. El ele mutlu yarınlara… Anneler-Babalar Tatilde Baltalarınızı Bileyin… Sizlerle bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum.
İki arkadaş ormanda günlerce ağaç keser. İlki işine çok erken başlar ve geç bitirir. Aralıksız çalışır. Diğeri ise yorulunca ara verir ve evine akşam çok geç olmadan döner. Bir hafta sonra ikinci adamın çok daha fazla miktarda ağaç kestiğini gören birinci adam öfkeyle “Ben durmaksızın çalıştım. Neden sonuç böyle oldu? Diye isyan eder. Birinci adam der ki: “Ben arada bir dinleniyor, baltamı biliyordum. Balta keskin olunca daha az çabayla daha çok ağaç kesiyordum”
Şimdi alın baltalarınızı elinize. Bir bakın keskin mi? … Koşuşturmalarınıza bir an olsun ara verin. Kendinizi ve çocuğunuzu gerçekten tanıyor musunuz? Çocuğunuz en son neyi okudu? En son neye üzüldü? Sizin ve çocuğunuzun hayatını gözden geçirin. Güçlü ve zayıf yanlarınız neler? Çocuğunuz için başvurabileceği ve dikkate alacağı bir referans mısınız? Tatili Çocuğunuzla İlişkilerimizi Tamir Etmek İçin Fırsata Dönüştürebiliriz. Çocuğunuzla aranızdaki yakınlık ve paylaşım azalmışsa bu tatil size altın gibi bir fırsat sunuyor. Kaygan ve virajlı yolda araba sürmenin ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. Önce zemini normal hale getirip düzeltmek lazım. Tatilde çocuğunuza bir ders programı hazırlamadan önce çocuğunuzla ilişkinizi ve bunun kalitesini değerlendirin. İlişkinizde sorunlar ve kopukluk yaşıyorsanız bu tatilden ve faydalarından istifade edemeyebilirsiniz. Elinizdeki Malzemeyi Doğru Kullanın Yeter! Çalışıyorsanız ve izin kullanma hakkınız varsa değerlendirin. Yoksa programınızı biraz esnekleştirmeye çalışın. Ev hanımı iseniz haftalık arkadaş sohbetlerinizden biraz feragat edin. Öyle bir tatil programlayın ki bu tatil programı her birinizi şarj etsin. Öncelikle olarak duygusal anlamda… Tatil derken 5 yıldızlı bir otel programından bahsetmiyorum. Gücünüz neye ne kadar elveriyorsa o kadar. Yani amacımız elimizdeki malzemeden en iyi yemeği yapmaya çalışmak. Nicelik değil nitelik…
Beyin Fırtınası Toplantısı Yapın. Peki, psikolojik ve akademik gelişim açısından tatil programında hangi etkinlikler olmalı? Ya düşük notlar… Hasıraltı mı olacak? Maalesef bu sorunun cevabını veremeyeceğim. Çünkü yok. Daha doğrusu her çocuk farklı bir cevap demek. Onun dünyasına girin. İçinde bulunduğu yaşı anlamaya çalışın. Bunu yapamıyorsanız onu da sürece katın. Ailece Beyin fırtınası toplantısı yapın. Bu ne demek? Çözüm arayışına yönelik yapılan bir grup tartışmasıdır. Birinci bölümde aile bireyleri aklından geçen tüm önerileri söylesin. Mantıklı ya da mantıksız hepsini yazın. Ama eleştirmeden. Çünkü birinci bölümdeki amacınız öneri sayısını artırmak. İkinci bölümde de yazdıklarınızı tek tek rasyonel, akılcı bir şekilde değerlendirin. Emin olunki fikri alınan çocuğunuz size daha çok saygı duymaya ve sizinle daha çok işbirliği yapmaya başlayacak. Bu tatilde çocuğunuza RAĞMEN bir şeyler yapamazsınız. Ama çocuğunuzla BERABER yapacağınız çok şey var. (Berrin Göncü -Psikolog) ÇOCUKLARIMIZLA KONUŞALIM…
Bir çocuğun bakış açısıyla yazılmış aşağıdaki hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. “Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, ‘hadi odana git’, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, ‘Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!’ derdi. Annem de ‘Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın babanla?’ diye çıkışır, beni odama gönderirdi. Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, ‘Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.’ diye bağırmaya devam ederdi. ‘Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık’ derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim. Susunca Babamla Daha İyi Anlaşıyoruz. Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; ‘Bak, böyle uslu uslu oyna işte.’ diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. ‘Son günlerde ne de akıllandı benim çocuğum.’ diye komşulara anlatıyordu annem halimi. Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem ‘Odanı topla!’diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama gelip ‘Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ‘ dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım? Bir Aile Tablosu Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi ‘Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.’ dedi. Ben ‘Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.’dedim. O ‘Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.’dedi. Ben yine ‘Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.’ dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: ‘Peki neden bizi küçük çizdin?’ dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde ‘Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.’ diyeceğim. Ve bir de bağıracağım ‘Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar’ diye. Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı Duyduklarına inanamıyorlardı Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydiler”…
“Farkında” Olmalı İnsan… Kendisinin, Hayatın, Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı. Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O da Bugündür. Bugün bize Yüce Allahın bahşetmiş olduğu bir gündür ve bugün belki de… Hiç birimiz yarınımızı garanti edemiyoruz değil mi? Öyleyse çocuklarımıza zaman ayıralım onlarla konuşalım, ortak zamanlar oluşturalım ne dersiniz o gün bugün olsun mu? Sevgili Dostlarım.
Mayıs 2009
Mehmet Nuri Kaynar / BESAM Başkanı