Büyük Güçlü Türkiye
– Medeniyet Projesi –
“Dünya yeni dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır…”( Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK )
“Eğer ciddi hatalar yapmazsak, 21. Yüzyıl, Türkiye’nin yüzyılı olacaktır.” (Turgut ÖZAL)
Bugün tüm dünyada yaşanan süreç; ekonomiden, dine tüm değer sisteminizin yerine yeni değerlerin benimsenmesidir. Modern bir toplum olmanın koşulları, yalnız bilimde ve endüstride değil, dilde, müzikte, edebiyatta, sanatta, giyimde, beslenmede ve evet hatta dinde, küreselleşmenin, benimsenmesidir… Bu süreçte sanki her şey bir merkezden planlanıyor ve yönetiliyormuş gibi kendi irademizin anlamsız ve boş olduğu hissine kapılıyoruz. Birey veya toplum olarak zevklerimizde, alışkanlıklarımızda, inanışlarımızda, tercihlerimizde, düşüncelerimizde ne denli güdülebilir olduğumuzu tartışmaya açmalıyız. . Ne kadar kendimize ait olduğumuzu ve ne kadar kendimizi temsil ettiğimizi sorgulamalıyız. Dünyaya kendi kavramlar dünyamızdan bakmalı, önce kendimiz olmayı başarmalıyız. …
Evet. Türkiye modern bir ülkedir. Modern bir ülke olmamız, Batı tipi emperyalist küreselleşmeye boyun eğeceğimiz, onların kölesi olacağımız anlamına gelmez… Türkiye bugün geldiği noktada bütün İslam Âleminin en iyi durumda olan ülkesidir. Türkiye sahip olduğu; Demokratik, Laik, Sosyal bir Hukuk devleti yapısıyla, genç, eğitimli nüfusu ile önemli avantajlara sahiptir. Yeni bir medeniyet sıçraması yapmak için her şeye sahiptir.”
Büyük Güçlü Türkiye Her şeye rağmen, bugün gelinen noktada Türkiye; bütün İslam Âleminin en iyi durumda olan ülkesidir. Yeni bir medeniyet sıçraması yapmak için her şeye sahiptir. Türkiye sahip olduğu; Demokratik, Laik, Sosyal bir Hukuk devleti yapısıyla, genç, eğitimli nüfusu ile önemli avantajlara sahiptir. Türkiye yönünü belirlemeli, hedefine yönelik; Ne yapmalı? Nasıl yapmalı? Sorularına bir an önce cevaplar bulmalı, taşları yerlerine oturtmalıdır. Elbette bunun için, beyinler çatlatırcasına çalıştırılmalıdır. Türkiye’mizin; hedefi tek olmalı, ama her zaman alternatifleri olmalıdır. Her meslekten herkes, “Büyük Güçlü Türkiye” ile yatmalı bu idealle kalkmalıdır. Bağımsız stratejiler geliştirebilmeliyiz. Bağımsız stratejiler geliştirebilmemiz içinde; kendi ayaklarımız üzerinde durabilmeyi başarmalıyız. Dünya dengelerini iyi okumamız lazımdır. Gelecek yüzyılı kurgulamak için yaşadığımız çağı doğru anlamamız şarttır. Türkiye’mizin, elini güçlendirecek, gelişmeleri göğüsleyebilecek donanıma kavuşturmalıdır. Dünyanın kalp atışlarını hissetmeliyiz. Dünya siyaseti ve ekonomisi nereye gidiyor? Bağımsızlık demek, tüm dünyaya kafa tutmak, efelenmek demek değildir. Türkiye’mizin yalnızlaştırılmaya değil, tam tersi lokomotif olmaya ihtiyacı vardır.
Bunun için dengeleri iyi okumamız gerekir. Dengeleri okumak demek, çağı anlamak, geleceği planlamak demektir. Dünyanın gidişatına senkronize olmak demektir. Türkiye elindeki kozları artırmalıdır. Uluslararası yarışta bu kozlarını iyi kullanmalıdır. Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Bölgesinde lider olma şansına sahip tek ülkedir. Kafkaslardan, Ortadoğu’ya, Afrika’dan, Balkanlara hatta Avrupa’ya kadar Türkiyesiz yapılan hiçbir planın başarı şansı yoktur. Türkiye’nin tüm bu bölgelerde nüfuzu, ağırlığı vardır. Türk milleti mücehhez büyük bir millettir.
Tarihimiz diğer milletlerle binlerce yıl bir arada yaşayabildiğimizi göstermektedir. Tarih göstermiş ve şahit olmuştur ki; bu millet çok güzel işler yapmaya muktedirdir. Kendi kimliğine, gücüne, milletine ve tarihine dayanmayan toplumların varlıklarını uzun süre devam ettirmeleri mümkün değildir. Kaderini bir başka ülkenin veya birliğin alacağı kararlara bağlayanların akıbetleri; Filistin’den, Afganistan’dan, Iraktan farklı olmayacağını da bilmeleri lazımdır. Türkiye Büyük Düşünmek Zorundadır Evet, Türkiye modern bir ülkedir. Bunun dönüşü de yoktur. Kimse ne adına olursa olsun Türkiye’yi bu yönünden çeviremeyecektir. Evet, ama modern bir ülke olmamız, Batı tipi emperyalist küreselleşmeye boyun eğeceğimiz, onların kölesi olacağımız anlamına gelmez. Biz içlerinde olsak da Türkiye olarak var olmalıyız. Karşılarında olsak da yine Türkiye olarak var olacağız.
Şu asla unutulmamalıdır: Biz köklü bir geçmişi, kültürü, bu birikiminden dolayı da her zaman “Medeniyet Projesi” olan bir gücüz, ülkeyiz. Güneş zamanı gelince doğar. Ve asla unutulmamalıdır ki gecenin en karanlık anı, şafağın söktüğü andır. Biz Türkiye’yiz, her zaman; Büyük düşünmek zorundayız. Türkiye Kendi Olmalıdır Türk aydını; Kavramların kargaşası içerisinde boğulma yerine, geleceğe bakmalıdır. Birey veya toplum olarak zevklerimizde, alışkanlıklarımızda, inanışlarımızda, tercihlerimizde, düşüncelerimizde ne denli güdülebilir olduğumuzu tartışmaya açmalıyız. Dünyaya kendi kavramlar dünyamızdan bakmalı, önce kendimiz olmayı başarmalıyız. Ne kadar kendimize ait olduğumuzu ve ne kadar kendimizi temsil ettiğimizi sorgulamalıyız. Bu “kendi olma” sürecini hızla tamamladıktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün idealine doğru, insanlığın özlemle beklediği “Büyük Türkiye”yi kurmak için çalışmalıdır. “Şunu ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki Türklüğün unutulmuş üstün ebedi vasfı, üstün medeni kabiliyeti bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.” “Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız! Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlığa ve hürriyete kavuşacak daha çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşları şüphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelmiş olarak vuku bulacaktır. Bu milletler, bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen, manileri yenecek ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır.” “Dünya yeni dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır…”( Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK )
Ey Türk Milleti! Umutlu olun! Asla umutsuzluğa kapılmayın. Filistinli, Iraklı, Afganistanlı ve diğer mazlum çocukların gözlerinin içine bakın ne demek istediğimi, neden umutlu olmamız gerekliliğini anlayacaksınız. Ben o bakışlarda özlemle, umutla, adil, “Büyük Güçlü Türkiye”yi beklediklerini görüyorum. Çekildiğimiz tüm coğrafyalarda huzursuzluk var. Bölge halklarına, batının “Yeni Dünya Düzeni” kan ve gözyaşından başka bir şey verebildi mi? İnsanların hem yeraltı ve yerüstü kaynaklarını al, sonrada açlık ve gözyaşına mahkûm et, bu adaletsizlik revamıdır. Bu zulüm değil midir? Sizce bu, yüce yaratıcının “Adli İlahisi” ne sığar mı? İnsanlık tarihi boyunca hangi zalim iflah olmuştur. Elbette mazlumların ahı ötelere ulaşacak, yeryüzüne adalet “Büyük Güçlü Türkiye” ile tecelli edecektir. İşte bu; aydınlarımızın gayreti oranında yakınlaşacak, onların omuzlarında yükselecek kutsal bir yüktür ve herkes bu yüke omuz vermelidir. Dövünüp durmakla, birilerinden medet ummakla kaybedecek vakit yoktur. Kendi senaryolarımız olmalıdır. Kendi senaryoları olmayan ülkeler; başkalarının senaryolarında figüran rolü oynamaya mahkûm olurlar. Zayıf ülkelerin irade ortaya koyarak senaryo yazması mümkün olmadığı için başkalarının dış politika aracı olma seviyesinden ileri gitmesi de mümkün değildir. Ülkemizin güçlenmesi için, elimizden gelenin en iyisini yapacağız. İşlerimizde, mesleklerimizde en iyi olacağız, durmadan çalışacağız, üreteceğiz.
Ömrünü, Vatana ve millete hizmete adamış, Rahmetli Turgut Özal’ın şu ifadelerini okuyun lütfen: “Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınması, doğunun geleneksel değerleriyle batının çağdaş değerlerinin sentezindedir… Eğer ciddi hatalar yapmazsak, 21. Yüzyıl, Türkiye’nin yüzyılı olacaktır. (Bunun İçin) Gençlerimizi düşman oyunlarına gelmeyecek kadar bilgili, sokakta hiçbir meselenin çözülemeyeceğini anlayacak kadar seviyeli, vatanının birlik ve bütünlüğünün önemini kavrayacak kadar kültürlü, örf ve adetlerimize saygılı, hepsinden önemlisi faydalıyı zararlıdan ayırt edecek kadar ölçülü, herkese karşı sevgi ve şefkat besleyen medeni insan olarak yetiştirmeliyiz.”
Şanlı tarihimizin mesuliyetiyle, Onurumuzla, şerefimizle ülkemizi el ele, geleceğe taşıyacağız. Yazımı Sözün Piri, Hazreti Mevlana’nın Şu hikmetli sözüyle bitirmek İstiyorum: “Kurdun kuzuyu yemeye niyetlenmesinde şaşılacak bir şey yoktur. Şaşılacak şey odur ki; Bu kuzu, kurda gönül bağlamış, âşık olmuştur.”
Mayıs 2009
Mehmet Nuri Kaynar / BESAM Başkanı